Mealciler

Bismillâhirrâhmânirrahîm

NOT: Bazı İlahiyatçı hocalar eski alimlerin Kur’an mealini ve tefsirini okumaya karşı olduklarını sadece kendi yazdıkları kitapların okunmasını istediklerini söylüyorlar. Bunlar kesinlikle doğru söylemiyorlar. Hiç bir Ehli Sünnet alimi tefsir ve meal okunmasına karşı olmamıştır. O alimler; ehil(müçtehid) olmayan kimselerin Kur’an’dan kendi aklına ve ilmine göre itikadî ve amelî hükümler çıkarmasının uygun olmayacağını buyurmuşlardır. Yoksa bir Müslüman Allah’ın kitabını elbette okumalıdır. Zira onda nice hikmetler vardır.
Tabi onu anlamak için de alt yapı lazımdır. Yani Kur’an’da ki uzay ile ilgili ayetlerin işaretlerini anlamak için o konuda yeterli bilgiye sahip olmak lazım.

Mealciler Kimdir?

Hazreti Osman zamanında Mısır’da örgütlenen ve Hazreti Osman’ı şehid eden Peygamber(s.a.v.) Efendimizin hadislerini inkâr eden Harici sapıkları ile “Günah işleyen kâfir olur ” diyen sapık Mutezile mezhebinin görüşlerine dayanan Ehl-i Sünnet Mezhebi münkirleri Selefiyeci sapıklara Melaciler denir.
Harici kâfirleri Peygamber (s.a.v.)Efendimizin hadisi şeriflerini kabul etmeyip; “Bize Kur’an yeter, biz hadisleri kabul etmiyoruz.” dedikleri için Hazreti Ali bunların kafir olduklarına dair fetva vermiştir. Bu sebeple daha sonra Hazreti Ali’yi de bunlar şehit etmişlerdir.
Bu sapık mealciler kendilerini yeni bir çığr açmış gibi gösterselerde kökenleri çok eskilere dayanmaktadır. Ehl-i Sünnet alimleri aleyhindeki delilleri de, o zamanki sapık mezheplerden olan; Harici, Mutezile, Cebriye gibi Ehl-i Sünnet düşmanı mezheblere dayanmaktadır. Bu kimseler, temiz kalbli ve imanlı kimseleri ikna edip saptırmak için;
– “ DİNİNİZİ NEDEN DOĞRUDAN KUR’AN’DAN ÖĞRENMİYORSUNUZ DA, ŞU MEZHEBE, BU MEZHEBE TABİ OLUYORSUNUZ?“ gibi sözlerle yanıltmaya ve sırat-ı müstekîmden ayırmaya çalışmaktadırlar. Bunların destekçileri olan bazı ilahiyatçı naylon hocalarda, ilahiyat fakültelerinde okuyan bir kısım öğrencilere virüslerini bulaştırmaya devam etmekte oldukları görülmektedir.
Doğrudan Kur’an’dan hüküm çıkararak İslamiyeti yaşamanın doğru olacağını, dört hak mezhebe uymanın yanlış olduğunu iddia eden Mealciler,  birbirine uymayan yüzlerce  Kur’an mealleri ile güya, müslümanları doğru ibadet etmeye yönlendirerek, kolu kanadı kırılmış insana benzetmeye çalışıyorlar. Yani; “kaş yapıyoruz” derken, göz çıkarmaktalar. Bu şekilde telkinlerle müslümanları, ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı’nın takip ettiği ve Kur’an-ı Kerimin sırat-ı müstekîm olarak belirttiği, ehli sünnet yolundan ayırmaya çalışıyorlar. 

Bunların yaptıkları işin misali; hasta adamın, doktora gitmeyip bir eczaneden rastgele ilaç almasına benzer ki, işin içerisinde, şifa bulmak yerine zehirlenmekte vardır. Nasılki, midesi ağrıyan kimsenin aspirin aldığında, şifa bulacağını sandığı yerde mide kanaması geçirip ölümle karşı karşıya kalması gibi, mealcilere uyan kimseler de işin akibetinde ne yapacağını, nasıl amel edeceğini bilemeyerek, şaşkın bir halde şeytanın kayığına binerek helak olmakla karşı karşıya kalmaktalar.

Allahu Teala, Rasulüne tabii olmamızın önemini şu ayette, belirtmektedir MEALEN:
– “ Gerçekten Allah’ı ve ahiret gününü ümit edenler ve Allah’ı çok ananlar için,  Allah’ın Râsulünde sizin için çok güzel örnekler vardır. .” El-Ahzab/21

Mealci “Ben ulemanın gurubuna değil de, ne dediğine ve görüşlerini hangi ayet ve hadislere  dayandırdığına bakarım.” diyor.
Bunlara soruyoruz; Eğer sözleriniz doğru ise,  İmam-ı Azam hazretleri ve diğer mezhep imamlarına neden tabii olmuyor da muhalefet oluyorsunuz? Çünkü onların Kur’an’a ve hadisi şeriflere dayanmayan hiç bir içtihatları kesinlikle olmamıştır ve bunun aksini de asla belgeleyemezler.
  
Mealci, “Ehli Sünnet alimleri masum mudur?” diyor.
Rasulullah hariç, Ehli Sünnet alimleri ismet sıfatına sahip değiller ancak; onlar fasık da değiller. Bay mealci, önceki yazınız da; “Ehli Sünnetin yanlışları” dediniz. Bu söz Kur’an’a ve Rasulullah’a sataşmak değil midir? Çünkü, bizim ehli sünnetten anladığımız, Kur’an’a tabi olmaya ve Rasulullahın sünnetlerini yaşayış yoluna, 
Ehli Sünnet” denir. Bu sözü, hataen söylemiş olsanız bile, size bu sözünüzden dolayı, tevbe etmeniz icab etmektedir.
Mealci; “Peygamberler de hata yapar
diyor ama, enbiyanın yaptığı ictihat hatalarını Allahu Tealanın düzelttiğini söylemiyor. Şunu iyi bilmelilerki, Onların ictihat hatalarını Allahu tealanın düzeltmesinden  dolayı, Peygamberlerin mesajları hatasızdır. Kur’an farklı dillerde olmaz. Ancak farklı dillerde, Kur’an’ın meali ve tefsiri olur.
İmamı Azam da bir insandır. Onun da gayet tabiki, kişisel ve ictihat hataları olmuştur ama, O büyük alim salih bir mü’mindir. Mealcinin de, ifade ettiği gibi onlarında, ictihat hatalarına sevab verilir. Zira onlar, Mealci kimseler gibi akla ve mantğa göre hüküm çıkarmadılar. Kur’an ve Sünnete göre ve Eshabın icmasına göre ictihat ettiler. Bundan dolayı onların hatalarına da, sevap vardır.
İslamiyet hususunda elbette doğruyu bulabilmek için bir kriterin olması gerekir. Bu kriter, Kur’an, sünnet ve icma değilse, o sadece doğru sanılan sapmalar olur o kadar.

 Mealcinin çelişkisi:    
“Değerli arkadaşlar yanlış olan ehli sünnet alimlerine tabi olmak değil, tek doğruyu ehlisünnet kabul etmek ve diğerlerini sapık fırka deyip kesip atmaktır. Ehli sünnetinde birbiriyle çelişen içtihatları yokmu mesela maturidi ve eşari neden ayrılıyorlar. Maturidilerin bir çok konuda mutezileye yakın görüşleri yokmu? Aralarındaki görüş ayrılıklarının da büyük çoğunluğu kelami tartışmalardan dolayı çıkmiştır. kader, şefaat,büyük günah işleyenin durumu,kuran mahlukmu,vs. Ulemanın her görüşünü süpürüp atmayalım ama süpürüp almayalımda. Mümeyyiz akıl seçen doğruyu eğrisinden ayıran akıldır. tamam pirincin pilavını yiyelim ama taşınada dikkat edelimki dişimiz kırılmasın değilmi yani? pazardan aldığımız donumuza bile gösterdiğimiz özeni iki cihan seadetine vesile olacak dinimizi anlamak için göstermeyelimmi? bu kadar önemli bir mesele için kılı kırk yarmayıpda ne yapalım.BEN İMANIMI SOKAKTA BULMADIM.

CEVAP:
Şunu iyi bilki, dinde tek doğru yol, ehli sünnet yoludur. Zira, Kur’an Yâ Sîn Suresinde Rasulullah Efendimize;
– ” İnneke leminel-murselîn” “Alâ sıratın müstekîm.”
mealen; “(Ey Muhammed) şüphesiz Sen! gönderdiğimiz peygamberlerdensin. Ve dosdoğru yol üzerindesin.” buyurmaktadır. Rasulullahın en doğru yolda olduğunu bizzat Kur’an ifade ediyor. O halde Ehl-i Sünnet yolu demekte Rasulullah’ın yolu demektir. Zira, bu durumu Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimiz, İbn-i Mace, Tirmizi ve Ebu Davut gibi sahih hadis kitabların da, şu mealde bir hadis-i şeriflerle teyit etmektedir:

Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri müstesna geri kalanları cehennemlik olacaklardır. Bunu duyan Eshab-ı Kiram (Allah Onlardan Razı olsun) sorarlar:
“Ey Allah’ın Rasulü bunlardan, kurtulacak olanlar hangisidir?Peygamberimiz (s.a.v.):
“Benim ve eshabımın yolunda gidenlerdir.” diye cevap verirler.
Bu duruma göre, Ehl-i Sünnet yoluna sataşan kimse, mânen büyük bir tehlike içindedir.

İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mektubatın da nakledilen bir hadis-i şerifte, Peygamber(salat ve selam ona olsun) şöyle buyurur, mealen:
Kur’an-ı kerimden kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran( din büyüklerinin, Peygamberimizden ve Eshabından alarak, yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yapıp, hüküm çıkaran) kâfirdir.” Menavi ve Camiüssağır’da ki bir hadis-i şerifte ise;
“Bir kimse sırf kendi aklı ile Kur’an’a, (Rasulullah’ın  ve Eshabın anlayışlarına bakmaksızın) anlam veren, isabet etse dahi günaha girer.”
diye buyurulmaktadır.
Size şöyle bir soru sorsalar: ” Siz, madem mezhebleri  kabul etmiyorsunuz, o halde namazınızı, cenazenizi, abdestinizi ve sair ibadetlerinizi, hangi mealcinin mealine göre uyguluyorsunuz?” derlerse, ne cevap vereceksiniz? Zira, memlekette binlerce bir birini tutmayan Kur’an meali vardır. Kur’an’da, beş vakit namazın ve cuma namazının farz olduğunu bulabilirsiniz ama, bunların kaç rekat olduğunu ve nasıl kılınacağını bulamazsınız. Cenaze namazının farz ve kaç rekat olduğunu ve bayram namazlarının nasıl kılnacağını bulamazsınız. Yoksa sizler cenaze namazı kılmıyor musunuz?
     Sizler, dört mezhebten birine tabi olmaktan kaçıyorsunuz ancak, binlerce ne olduğu belirsiz kişilerin Kur’an tercümelerinin doğruluğuna nasıl itimat ediyorsunuz?
Allah için doğru düşünün, sizin yaptığınız şaşkınlık ve sapkınlık değil de nedir? 

     Türkiye’de Kur’an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur’an tercümelerini sürerek, “Öz Türkçe Kur’an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur’anı okumayınız!”demesi bu millete ihanetten başka bir şey değilde nedir?
      Türkiyedeki 1950’li yıllardan itibaren ermenilerin arabca ilimlerin matbuatını yaptığı, ilk tefsirin onlardan çıkmasıda çok ilginç! Zaten itibar edilecek tefsirde çok azdır mealesef.

Ehli sünnet alimleri ictihatlarını Kur’an, Sünnet, İcma-i ümmet üzere, yani eshabın icması üzerine yapmışlardır. Sizin savunduğunuz şahıslar da, Kur’an’a kendi akıl ve mantıklarına göre mana verip, işlerine gelmeyen bir çok hadisleri inkar etmektedirler. Kimi sapık cemaatler de (Hariciler gibi) hadis-i şerfleri tamamen yok sayarak; “Bize Kur’an yeter” demişler  ve Hz.Ali’de bunların küfrüne fetva verdiğinden dolayı, onlar da, Hz.Ali’yi şehid etmişlerdir.  Kimileri işlerine gelmeyen hadisleri, hadis kriterlerinin ne olduğunu bilmeden; “bu hadis değildir” diyerek, sapıklık çukuruna saplanmışlardır. Halbuki zaman ve iman bakımından  Eshab-ı Kiram(radıyallahu anhum) hazretlerine daha yakın olan tabiinlerin büyük, hadis alimleri, İmam-ı Buhari hazretleri gibi, bu konuda en titiz çalışmalarını yaparak sahih hadisleri, mürsel hadisleri, mütavatür hadisleri, mevdu  ve zayıf hadisleri sınıflandırarak, ayırmışlardır. Sizler onlara itimat edeceğiniz yerde, o zamanın muhaliflerinden olan Hariciler, Kaderiyeciler ve Mürcie vs. gibi sapıkların kaynaklarına itibar ederek, doğru itikadı eğrilerin yanında arıyorsunuz. Doğrular, hiç yanlış adamların yanında bulunur mu?  Şeytandan müslümana iman kılavuzu olur mu?

   “ Ehli sünnet alimleri arasında çelişki vardır” diyerek, çok büyük bir yangılgıya düşmektesiniz. Zira çelişki vahye uymayıp, akıl ve mantıkla hareket eden felsefeciler de olur. Ehli sünnet alimleri arasında çelişki yok, ictihat farkı vardır. İctihat farkı ile, akla dayanarak ortaya çıkan çelişkiyi birbirine karıştırmakta olduğunuzun farkında mısınız? Zira ictihat, Kur’an’a ve hadislere ve eshabın icmasına dayanır.
      Ehli sünnet arasındaki çelişkiler diye bahsettiğiniz; “Kur’an mahluk mudur, değil midir?” ve: “Kader, şefaat, büyük günah işleyenler kafir midir” gibi konular, ehli sünnet ile sapık mezhepler arasında ki meselelerdir.  Siz ise, bunun dahi bilincinde olmadığınızdan, bu meseleleri ehli sünnetin kendi içindeki çelişkiler olarak addediyorsunuz. Yoksa, sizin sözlüğünüz de, adalet ve insaf kelimesi rafa mı kalktı?
Yeri gelmişken bunlarında cevaplarını yazalımda, Hakkı batılla karıştırma basiretsizliğine düşmeyesiniz:
Ehl-i Sünnete göre, Kur’an mahluk değildir:

7-  KELAM SIFATININ EZELİ OLUŞU:
      Allahu Teala ezeli ve ebedidir, tek bir kelam konuşucudur. Bu kelam O’nnun zâtı ile kaim olup O’ndan ne ayrı bulunur, ne de zail olur. Allah’ın kelam sıfatı harflerden ve seslerden müteşekkül olmadığı gibi onun parçalara da ayrılması mümkün değildir. Kur’an-ı Kerim Allahu Teala’nın kelamıdır, mahluk değidir. sesler ve harfleri Allah(c.c.) yaratmış ve Cebrail ile peygamberimiz, Muhammed Mustafa  (s.a.v.) efendimize  göndermiştir.
      Kelam-ı nefsî : Kelamın Mahiyeti(hakikatı) zât ile kaim olan ve harf ve sesler tarafından ifade edilen bir manadan ibarettir. Yüce Allah’ın haber verişi hakikatte mazi veya müstakbele ayrılamaz.   (İslam dergisi ehli sünnet itikadı(maturidiye)

 

Şefaat Vardır, Büyük Günahları İşleyenler Fasıktır Kâfir değildir, Kaza ve Kader Vardır:


23- Kaza ve Kader: Hak ehli Ulema şöyle dediler: “Yaratıkların her türlü işleri, durumları ve sözlerinin hepsi Allahu Teala’nın kaza ve kaderi ile vücud bulmaktadır.  Kaza: yapmak, takdir etmek demektir. Kader: Her bir yaratığı ona ait sıfatları ile belirleyip, tesbit etmektir. (İslam dergisi itikat)

       Sapık mezheplere göre Kur’an mahluktur, şefaat yoktur, büyük günah işleyenler kafirdir, kimine göre kul işlediği suçtan sorumlu değildir, (bunların hepsi itikat kategorimizdedir. okursanız öğrenirsiniz)
Ehli sünnet sandığın Mutezile, Cebriye, Kaderiye vs. sapık mezheplerdir. Sapla, buğdayı birbirine karışıtıracak kadar basiretsizlik içindesiniz . Çelişki ehli sünnet alimlerinde bulunmaz. O dediğiniz şey, akla ve kuru mantığa dayanan kimselerde mevcuttur. Vahye uymayan akıl, ışıksız oda da, iğne arayan göz gibidir.  Çelişkiye ancak, onlar düşmüş olup çıkış için başlarını duvardan duvara vurmaktadırlar. Bunlar ahirette dahada şaşkın olacaklardır.

      Diyorsunuz ki “Ben imanımı sokakta bulmadım.” İmanınızı nerede bulduğunuz aranmaz. Önemli olan nasıl bir imanı bulduğunuzdur. Şeytan, bugün yeryüzünde yanlış bir imanı doğru olarak göstererek, milyarlarca insanları ineklere, böceklere taptırmıyor mu?
      Doğru imanı mealcilerin yanında mı, bulacağınızı sanıyorsanız? O zaman, çıkmaz sokağa girdiniz demektir. Zira, sözleri ile işleri birbirini tutmayan binlerce mealci ve binlerce birbiri ile çelişen Kur’an mealleri varken, siz kurtuluşu hangisinin yanında bulacaksınız?

      Mealcinin SORUSU
     
“Müctehit ictihatlarında isabet etsede etmesede sevap alacağı hususu bellidir. bu bile alimlerinde hata edebileceğinin kabulüdür. ehli sünnet hata etmez sözü ki peygamberlerin bile hata yapabileceği bir dünyada ne kadar ciddiye alınabilir. imamı azamın namazda kuranın farklı dillerdeki tercümelerinin okunabileceğine dair görüşünü biliyormuydunuz. şimdi imamı azamı redmi ederiz. tabiki hayır ama bazı görüşlerinde isabet etmemiş olabileceğinide kabul etmeliyiz.”

      CEVAP 3:
Hanefi mezhebinde mutlak müctehid dört imam vardır. Hanefi mezhebi çoğunlukla üç imamaın ictihadına göre ve az da olsa İmam-ı Zühri’nin ictihadına yer verilmek suretiyle vücut bulmuştur. Bu büyük mezhebte, sadece İmam-ı Azam’ın ictihadına göre amel edilmez bunu da bilesiniz.

      İmamı Azam hazretlerinin Kur’an’ın, namazda farklı dillerde okunacağını söylediğini söylüyor ve yanılıyorsunuz . İşte cevabımız:
    “İmam Ebû Hanife’nin herhangi bir dile çevrilen Kur’ân âyetlerini o dil üzere okumanın caiz olduğuna dair bir içtihadı olmuşsa da, yapılan ciddi araştırmalarla, İmamın bu içtihadından vazgeçip İmameyn’in içtihadına döndüğü anlaşılmıştır. Nitekim Fetâvâ-yı Hindiyye’de de bu hususa dokunulmuş ve «İmamın rücu’ ettiği rivayet olunmuştur. Bu rivayete de itimat gerekir» diye kaydedilmiştir. (Fetâvâ-yi Hindiyye: I/69 – El-Mektebetü’Uslâmiyye – El-Hidâye. )
Ehli sünnetin dört hak mezhebinin imamları ilimlerini silsile ile, İmamı Azam hazretlerinden almışlardır.
İmam-ı Azam hazretleri tabiinin en büyüklerinden olup, akaid ilmini üvey babası, 12 imamlardan olan, Cafer Sadık hazretlerinden almıştır. O da, dedesi 12 İmamlardan, Zeynel Abidin hazretlerinden, O da, dedesi Hazreti Ali’den (radıyallahu anh), O da, alemlerin Efendisi Hazreti Muhammed Mustafa(s.a.v.) Efendimizden ilmini almıştır.
O halde, ya sizin mealci efendileriniz ilimlerini hangi silsileden almıştır bunu söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz. Çünkü, onlar din ilmi hususunda,  akıllarına ve mantıklarına dayanırlar. Bunu için, köksüz ağaç gibidir sizin efendileriniz .

       İmamı Maturidi ile İmamı Eşarinin ictihatları arasında 12 fark vardır. Bunlar arasındaki fark, ictihat farkı olduğu için rahmettir. İmamı Maturidinin ictihadının Mutezileye yakın olduğunu söylüyorsunuz . Bunda da yanıldınız. Zira, İmam-ı Maturidi hazretlerinin değil, İmamı Eşari’nin bazı ictihatları mutezileye yakındır. Zira O, önceleri o mezhepte idi ve tövbe etti.
Biz, diğer mezheblerin yüzde yüzü yanlıştır demiyoruz. Onların da doğruları vardır
. Ama eğrileri, doğrularını alıp götüren türden olduğu için, onlara itibar edilmez. Zira, Rasulullahı ve Eshabını dışlayıp, akla ve mantığa tabi olarak Kur’an’a anlam verenlere, nasıl güvenebilirsiniz? Haşa, O Büyük Eshaba itimat edilmezse, bu güvensizlik Kur’an’a dayanmaz mı? Zira, KUR’AN’I onlar bize nakletti. Güvenilmeyen kimselerin nakline güven olur mu?  Kur’an’a güvensizlik ise imanı silip, yok eder.
Kur’an mealini okuyupta onunla amel eden birisinin şu ifadesi çok vahimdir:
– ” 
Ben Kur’anı baştan sona kadar okudum, onda ne namaza, ne abdeste, ne de oruç denilen bir ibadete rastlamadım.” diyor.
Bir başka mealci de ibadetini şu şekilde yaptığını itiraf ediyor:
– “
 Ben Kur’anı okudum ve namazın dua anlamına geldiğini öğrendim. Onun için ben günde beş kere kıbleye döner duamı yaparım.” demektedir.

      Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyrdularki:
“Bana Kur’ân ve onun gibisi, yani sünnet verildi. Yakın bir zamanda karnı tok koltuğuna yaslanmış kimseler çıkacak ve diyecekler ki: “Size bu Kur’ân yeter. Onda neyi haram bulursanız haram, neyi de helâl bulursanız helal sayın.’ Biliniz ki Allah Rasûlü’nün haram kıldığı da haramdır. Ehlî eşek eti ve köpek dişli hayvanlar size haram kılınmıştır.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5; İmâre, 33; Tirmizi, İlim, 10; İbn Hanbel, IV,130-131)


Bir kimse kendi kendinin doktorluğunu yapıp rastgele ilaç alırsa sonuç işte bu kadar vahim olur.

      Subhânallâhi ve bi hamdih. Vesselam.

Loading

6.722 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bekir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“Mealciler” üzerine 13 yorum.

  1. Yorumlara bakıyorum nerdeyse 10 yıl olmuş bu yorumlar yapılalı 🙂 Ben de bir şeyler paylaşmak istiyorum; benim bir dayım maalesef mealcilere kanmış, bana dedi ki kair azabı diye bir şey yok, zaten cehennemde azap çekecekse ne diye kabirde de azap çeksin? dedi. tabi şefaate de inanmıyor. aslında hadisleri inkar ettikleri için hiçbirine inanmıyorlar.. az önce annemle konuşurken dedi ki; otobüste senin yaşlarında olan gençler Kur’an’da sırat köprüsünün geçmediğini yani sırat köprüsünü inkar ettiklerini söyledi, tabi annemi uyardım bunlar mealcidir diye, yazınızda bahsettiğiniz gibi ona bahsettim ki ” namazın nasıl kılınışı Kur’an’da geçmiyor e o zaman biz nasıl kılıyoruz? ve de Kur’an mealleri birbirlerinden farklıdır biz hangi meal kitabına uyacağız” falan diyerek onu ikna ettim… Allah bizi hidayete erdirsin ve hidayetten ayırmasın. Amin.

    1. Kabir azabı hem ayet ve hem sahih hadisi şeriflerle sabittir.
      Kabir azabı hakkında Allahu Teala Mü’min Suresi 45. ayeti kerime de( mealen):
      –“ Nihayet Allah O’nu onların tuzaklarının kötülüklerinden korudu ve Firavun’un kavmini de, o kötü azab kuşatıverdi.” (Mü’min/45)
      – “Onlara ateş, (kabirde) sabah ve akşam arz olunur.
      -” Kıyamet koptuğu gün ise,  Firavun ve o’na tabi olanları azabın en şiddetlisine sokunuz.” diye buyurur. (Mü’min/46)

          Âhirette yani; Kıyamet koptuktan sonra sabah ve akşamın olmayacağı belirtilmiştir. Bu ayette ise, sabah ve akşamdan söz edilmektedir. Bu da, bu azabın kıyametten önce ve ölümden sonra olduğunun açık bir senedidir.

      “Kabir azabını bilmem” diyen kimse, helake uğrayan Cehmiyye’dendir. Çünkü onlar, ayette mealen;
      –“Biz onları iki defa azaplandıracağız” (et-Tevbe, 101) diye Allahu tealanın belirttiği kimselerdir ki, ayeti kerimede zikredilen iki kez azaplandırmanın birincisi Kabir, ikincisi ise Cehennemdir. Başka bir ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurur, (mealen):
      -“Zâlimler, bundan başka azaba uğrayacaklar’ (et-Tur, 47) yani; zalimler kabir azabına çarptırılacaklardır.

          Bu âyetlere rağmen kabir azabını inkâr EDEN KAFİRDİR. Eğer bu kimseler; “Ben âyete inanıyorum, fakat tefsir ve te’viline inanmıyorum” derse de küfürden kurtulmuş olamazlar. Çünkü Kur’ân’da, te’vili tenzilinin (lafzının) aynı olan âyetler vardır.

      SORU: Sayın Hocam, kabir hayatını inkâr eden Bayraktar Bayraklı hocanın sohbet videosundaki  ayette; “Sabah ve akşam Firavun’a ve adamlarına ateş var” denildiğinde diyor ki Bayraktar Bey; “Kabirde zaman başka orda güneş yok ki gece ve gündüz olsun” diyor.

      CEVAP: 
      Allahu teala Mü’min Suresi 45. ayette Firavun ve adamlarına kabirde azab yapılacağından bahsetmektedir. Kabirde sabah ve akşamın olup olmamasını o şahıs değil Kur’an tayin eder.
      İşte, kabir azabını inkâr edenlerin iddialarını çürüten ayet, mealen;
      –”  Onlar (kabirde), sabah akşam ateşe arz olunurlar. Kıyamet kopacağı gün de: “Firavun  ve ona tabii olanları azabın en şiddetlisine tıkın!” (denilecektir).”
      (Mü’min-46)
      Ayet, sabah ve akşam ifadesiyle, kabir azabının kıyametten önce olduğunu açıkça belirtmektedir. Sabah ve akşamın olmayacağı Kıyamet gününde ise, sabah ve akşam değil, Kıyamete mahsus BİR gün olacaktır. Cennette, cennete mahsus gecesiz günler olacaktır. Cehennemin ise kendine mahsus zulmeti yani karanlığı olacaktır ki, sabah ve akşamın varlığı orası için söz konusu değildir.
      Yukarıda açıklanan ayetin devamında mealen:
      –” Kıyamet koptuğu gün ise onları azabın en şiddetlisine sokunuz.”  ifadesi ile kabir azabının dünya hayatı ile, kıyametin kopması  arasında olduğu apaçık belirtilmiş oluyor.
      Zaten kabre; “berzah (geçit, ara) denilmesi de bundandır. Kabir azabı gerek  Kur’an-ı Kerim’de ve gerekse sahih hadisi şeriflerde bu kadar açık bir ifade ile belirtilmiş olmasına rağmen, hâlen kabir azabını inkâr etmekte direnen kimseler,  cahiller kategorisine girenlerden midir,  yoksa bile bile kafir olanlardan mıdır?
      Sahih hadislere uydurma hadis diyen Hz. Osman ve Hz. Ali’nin katilleri olan Harici sapıkları; “Bize Kur’an yeter, bizi hadisler bağlamaz.” dediklerinde Hz. Ali; “Bunlar hadisleri inkar etmekle kâfir oldular.” diye fetva vermiştir. Bunun üzerine bu Harici sapıkları, Hz. Ali’yi de şehit etmişlerdir. Günümüzdeki hadis inkarcıları, o Harici Sapıklarının aynen devamıdır. Kaynak bilgi diye verdikleri bilgiler de, o sapıkların saplantılarından başka bir şey değildir.
      SIRAT KÖPRÜSÜ:
      . Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz. Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz. TEKASÜR SURESİ/6 VE 7)
      kIYAMET GÜNÜ HESABI GÖRÜLEN MÜMİNLER CEHENEMİN ÜZERİNDEKİ KÖPRÜDEN GEÇERKEN CEHENNEMİ GÖRECEKLER. O KPRÜ SIRAT KÖPRÜSÜDÜR.
      HADİSİ ŞERİLERDE SIRAT KÖPRÜSÜ:
      “Mahşerde muhakeme ve muhasebe işlerinden sonra Cehennemin üzerinde bir köprü (Sırat) kurulur. Allah şefaate izin verir. (Mü’minler) ‘Ya Allah selamet ver, selamet ver, diye dua eder durur.’ ‘Ya Rasulallah, köprü nedir?’ diye sorulduğunda; ‘Kaypak ve kaygan bir yoldur. Orada; kancalar, çengeller ve Necidde bilen sa’dan denilen sert dikencikler gibi dikenler vardır. Mü’minler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar, kimi şimşek gibi, kimi rüzgar gibi, kimi kuş gibi, kimi iyi cins yarış atları gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Mü’minlerden kimi sapasağlam kurtulur. Kimi de tırmalanmış (hafif yaralı) olarak salıverilir. Kimileri de cehennem ateşi içerisine dökülür.'” (Buhari, Müslim, Tirmizi’den naklen Mansur Ali Nasıf, Tâc, V, 394-395).

  2. peygamberimiz Recm cezasını Hazreti Ömer ve bazı ashabın rivayetine göre bir kaç kişiye uygulamıştır. Peygamberimiz Kuranın ifadesine göre “O kendiliğinden bir şey söylemez” Kurana dayanır Rasulullahın sözleri ve amelleri. Yüz değnek bekar zanilere vurulur.

  3. hz Ali den yaklaşık 200 yıl sonra gelmiyormu müslim, buhari. nasıl kafir ilan edebiliyor anlayamadım?

    1. Hadis münkirleri Hariciler, Hz. Osman zamanında yaşamışlardır. Hz. Ali ve Hz. Osman’ın katilleridir o kafirler. Hadisler, Hz. Ali zamanında da vardı Peygamberimiz zamanında da vardı. Peygamberimiz zamanından itibaren yazılmaya başlanmıştır.

  4. Müslüman
    mehmetyilmaz
    02.11.2013 / 21:29 tarihinde yorum göndermiş
    Müslüman takma isimli, Hariciye atfen:
    Siz Hariciler, Hadis-i Şerifleri inkâr etmekle Nahl Suresinin 44. ayetini inkâr ederek küfre girmiş bulunmaktasınız. Zira Hazreti Ali’nin sizlerin hakkında küfrünüze dair fetvası mevcuttur. Şu durumunuzla akıl sağlığınız yerinde olmadığı hasebiyle, küfür dolu yorum ve bozuk yazınızı burada yayınlamamız uygun değildir. Zira bu site seviyeli ve samimi Müslümanlara hitap etmektedir.

    1. Allahu Teala sizlerden de razı olsun değerli kardeşim Burhan Bey. Ne mutlu sizlere ki, Ehl-i Sünnet alimlerinin yolunu idrak edip, onların bizlere naklettikleri güzel bilgileri takdir etmek saadetine Rabbimizin inayeti ile ermişsiniz. Selam ve dua ile Allah’a emanet olasınız.

  5. Çok güzel anlattiniz. Allah sizden ve emeği geçenlerden razi olsun. Benim eşimin de kafası bu aralar çok karışmış. Bu sizin bahsettiginiz sahte mealciler yüzünden şu an üzgünüm ama onlara inaniyor. Bir ara benim kafamida karistirdi bende soyledigi siteleri arastirdim. Okudum yalniz hocam benim biseyler dikkatimi cekti. Önce dinimizi çok güzel anlatiyorlar okudugun yazilar seni buyuluyor. Resmen kendini kaptiriyorsun ve islami ne kadar yanlis tanimisim diyorsun. Ama daha sonra hocam birseyler dikkatimi çekmeye basladi. Tam inanacak gibi olmusken bu tür sitenin bazi yazilarinda peygamberimizi kötülemeler farkettim. İnkarlar farkettim beynimden vurulmus gibi oldum. Bunlari günlerce düşündüm çok uzuldum. Kime inanip inanmayacagiz Allahim yardım et diye yalvardim. Günlerce piskolojim bozuk internette birçok kişilerin tanidigim tanimadigim hepsinin dinimiz hakkinda yorumlarinı okudum kuran kerim meallerini okudum derken 10. Gun sonunda Allah razi olsun ismini unuttugum bir siteden dinimizi Allah ve pegamber efendimizi öyle güzel Kurandan örnek mealler vererek anlattı ki güzel kardesimiz anlatamam bir anda huzur girdi içime Allah’ima sukurler olsun en kısa zamanda bana doğruyu gosterdi. Rabbim esime ve onlara uyan din kardeslerimede dogruyu ilham etsin. Ama neyazik ki bende unutkanlik olduğu için o siteyi bir daha bulamadim. 16 agustos gunu sahte mealcilerin yazilarini okurkende sizin siteyi kesfettim belki daha önce buldugum sitede sizin siteydi hatirlayamiyorum. Kisacasi hocam Rabbim bütün cumle müminleri bu müşrik ve munafiklardan korusun onlara firsat vermesin. Allah’a emanet olun.

    1. Muhterem Kardeşim Muhammed Bey Allahu Teala üzerinize sağlık, gönlünüze sürur versin. Bu güzel itirafınız bizi ehli sünnet adına sevindirdi. Diğer hocalarımızla birlikte dergimizin tek amacımız Allah rızası için İslamiyeti doğru anlamak ve doğru anlaşılmasına ve yaşanmasına vesile olmaktır. Bu sebepledir ki, Kur’an-ı ve Peygamber Efendimizin sünnetlerini en güzel yorumlayan ve yaşayan dört hak mezhebin imamlarının yolunda Allah bizleri müdavim kılsın.
      Dinimizi dışardan yıkmayı beceremiyen münafık ve kafirler bu gün bu mealci piyonlar vesilesi ile içten yıkmaya çalışmaktadırlar. Daha önce mücadelemizi başka vesilelerle verirken 2011 yılında interneti bu yolda kullanmanın gerekliliğini görerek bu siteyi samimi Müslümanların hizmetine sunduk. Allahu Teala doğruların yardımcısıdır inancı ile başladığımız bu hizmet 2 yıl gibi kısa bir zaman içinde yüzbinlere ulaştı.
      Sizlerin de bu münafıkların oyunlarını fark etmesi, bizleri daha da sevindirmektedir.. Bir kişinin dahi olsa bu münafıkların tuzaklarına düşmekten kurtulmasını görmemiz, bize bütün yorgunluğumuzu unutturmaktadır.
      Allah’a emanet olunuz muhterem kardeşim. Vesselam.

  6. Allah razı olsun Mesut Bey kardeşim. Sizlerin yazması, ayrı bir zenginliktir. Teşekkürlerimi sunarım. Vesselam.

Bekir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et