Mealcilik

Bismillâhirrâhmânirrahîm. Sapıklar
Her hayrın ve şerrin yegane yaratıcısı kendisinden başka İlah olmayan Allahu Tealadır. O’nun eşi ve benzeri ve dengi yoktur. Herkese kuvvet ve hayat veren O’dur.  

“Tek kaynak Kur’an” veya “Kuran Yeter” deyip
Peygamberimizi devreden çıkarmak isteyen Selefiyeci Mealci, DEAŞ(İŞİD), Dinde
Reformcular, Fetöcüler 150 yıllık İngiliz ve siyonist ABD projesidir.
Bunların bir çoğu kime hizmet ettiğini bilmeden İslamı içten yıkmaya çalışmaktadır. Bunların arkasındaki münafıklar ise Müslümanların birlik ve beraberliğini sağlayan Peygamberimizin yolu olan Ehli Sünneti yok edip Müslümanların bölünüp parçalanmasını sağlayarak, Siyonist ABD ve Haçlı Avrupa’nın İslam ülkelerini işgal etmesini kolaylaştırmaktır…

Osmanlıyı Vehhabilik, Dinde Reformculuk ve Masonluk ile bölüp hiç yok yere Balkan ve Birinci Dünya Savaşına sokarak koca imparatorluğu yok etmişler arkasından tüm İslam alemini işgal edip zulüm ve sömürü düzenlerini kurmuşlardır. 20. ve 21. yüzyılda ise Afganistan, Irak ve Suriye gibi ülkelerinin işgal edilmesine ve milyonlarca Müslümanın kanının dökülmesine sebep olmuşlardır.
Bunların en arkasındaki karanlık güçler buraların yeraltı kaynakları ve petrollerini bu şekilde sömürerek Müslümanları birbirlerine kırdırmaktalar.
Vehhabiler Allaha mekan tayin ederek Hak yoldan saptılar. Masonik Reformcular, ayetleri aklılarına göre yorumlayıp onlar da okun yaydan çıktığı gibi dinden çıktılar. Selefiyeci kelpler de müşrikler için inen ayetlerin manasını çarpıtıp yanlış mana vererek ehlisünnete müşrik diyerek kafir oldular.

İŞİD’in yani DEAŞ’ın zemini selefiyecilerdir. Bunlar;
“*Oy kullanmak küfürdür,
*T.C.’nin memuru olmak, askeri olmak, polisi olmak küfürdür,   *T.C. Mahkemelerine gitmek şirktir” diyerek gençlerimizi askerlikten soğutup T.C. devletine düşman yaparak iç savaş çıkarmaya çalışan kafirlerin piyonlarıdır.
Ülke içindeki bölücü partilerin ekmeğine yağ sürmeye çalışmaktadır. Bu lanetliler siyonist ABD ve haçlı İngilizin kelpleridir.
NOT:
DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN
ALTTAKİ LİNGİMİZİ TIKLAYINIZ:
http://www.islamdergisi.com/akaid/allahin-hukmu-ile-hukmetmeyenler-kafir-midir/

Evvela şu hakikatı itiraf edelim ki bazı yanlış anlaşılmalara yer olmasın. Biz kesinlikle Kur’an’ın meal ve tefsirinin okunmasına karşı değiliz. Kur’an hem yüzünden okunmalı ve hem de tefsiri okunmalı. Ancak, bir kimse içtihad derecesinde alim olmadıkça Kur’an’dan hüküm çıkarmamalıdır.

Her Müslüman önce itikad ilmini, sonra muamele ilmini İlmihallerden öğrenmesi farz-ı ayındır. Bunun için sağlam bir İslam ilmihalini okuması elzemdir.
Niçin doğrudan Kur’an değil de ilmihal?
Çünkü ilmihallerin kaynağı Kur’an, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahadır. Esasında tek kaynak Kur’an’dır. Diğerleri ise Kur’an’ın ehil kimseler tarafından yapılan tefsiridir. Zira Peygamber aleyhisselatü vesselam efendimizin hadisleri Kuran’ın tefsiridir (Bak; İmam-ı Ahmet bin Hanbel).
İcma-i ümmet; eshab-ı kiramın ve müçtehid alimlerin bir mevzuda Kur’an ve sünnete dayanarak “şu haramdır veya şu farzdır” diye ittifak ettikleri bir meseledir.
Kıyası fukaha ise, içtihat ehli ulemanın Kur’an, sünnet ve Ashabın icmasında açık olarak belirtilmemiş bir meselenin onlara mukayese yaparak “mekruhtur, helaldir, caizdir” gibi görüşler belirtmeleridir.
Şer’î hükümler; farz, vacip, sünnet, mübah, müstehap, müfsit, haram, mekruh vb. gibi konuların İlmihallerden öğrendikten sonra Ehli sünnet alimlerinin eserleri okunmalı. Daha sonra Peygamberlerin hayatlarını, İslam tarihini ve daha sonra hadis ve tefsir ve meal okunabilir. Hadis ve tefsir okurken bunlardan kendi akıl ve mantığına göre hüküm çıkarmayıp onlardaki hikmetleri, mucizeleri ve ahlaki incelikleri öğrenmelidir.
Kur’an meallerinden hüküm çıkarıp sahih hadis kaynaklarını inkar edenler dinimizi kolu kanadı kırpılmış kuşa döndürmek istiyorlar.
Hadislerin inkar edilmesinin altında yatan art niyet, bir çok ibadeti terk etmek ve bazı haramları rahatça işleyebilmektir.
Zira kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzeterek yermiş.
Bu mealcilik anlayışının altında yatan da, bazı haramları haramı helale benzeterek işlemektir. Yoksa hiç bir alim meal ve tefsirin okunmasına karşı gelmiş değildir.

KARŞI OLUNAN MEALCİLİK NEDİR..?
Ehli sünnet alimlerinin karşı olduğu MEALCİLİK, Kur’an’ın meal ve tefsirinin okunmasına karşı gelmek değildir..
Ehli Sünnet ulemasın karşı olduğu Mealcilik Nedir..?
Hadisleri inkar ederek Peygamberimizi devreden çıkaran, Eshabın icmasını yok sayan, ibadetlerin Kur’an’dan veya meallerinden dinde müctehit olmayan kimselerin kendi anlayışlarına göre hüküm çıkarma inancıdır karşı olunan Mealcilik.

Mealciler Kimdir?

Bugün ki mealciler, Hazreti Osman zamanında Mısır’da örgütlenerek Medine’yi kuşatıp Hz. Osman’ı şehit eden sapkınların Arap olmayan müdavimleridir. Mısır’da örgütlenen bu Hariciler Peygamber (s.a.v.) Efendimizin hadisi şeriflerini kabul etmeyip; “Bize Kur’an yeter, biz hadisleri kabul etmiyoruz.” dedikleri için Hazreti Ali bunların kafir olduklarına dair fetva vermiştir. Bu sebeple daha sonra Hazreti Ali’yi de şehit etmişlerdir. Mealciliğe gelince bunlar, Osmanlı İmparatorluğunun yıkımını hızlandıran İngilizlerin Müslüman kılığında Müslümanların arasına sızıp Arabistan’da Vehhabiliği kurdurmaları ile başlar.

Mealcilik kendilerine Müslüman görüntüsü ve süsü veren İngiliz münafıklarının Osmanlıyı yıkmak için Suud oğullarına kurdurdukları mezhepsizlik mezhebidir. Mısır’da  M. Abduh ve C. Efagani gibi Mason din adamları yetiştirip Türkiye’de ise İlahiyat fakültelerinde dinde reformculuğu ve reformist sapkın ilahiyatçı hocaları destekleyip bunlara mason hocalar vasıtası ile Profesörlük unvanı verip İslamiyeti içten yıkmaya çalışmanın başka bir ismidir mealcilik..
Ancak bunların kökenleri Hz. Osman devrindeki Harici Mezhebine kadar uzanmaktadır. Bunların Ehl-i Sünnet aleyhindeki delilleri ise, o zamanki sapık mezheplerden olan; Harici, Mutezile, Cebriye gibi Ehl-i Sünnet düşmanı mezheplere dayalı olan yalan ve iftiralardır. Bu kimseler, temiz kalpli ve imanlı kimseleri ikna edip saptırmak için; – “ DİNİNİZİ NEDEN DOĞRUDAN KUR’AN’DAN ÖĞRENMİYORSUNUZ DA, ŞU MEZHEBE, BU MEZHEBE TABİ OLUYORSUNUZ?“ gibi sözlerle yanıltmaya ve sırat-ı müstekîmden ayırmaya çalışmaktadırlar.

Bunların en gerilerinde İsrail, İngilizler ve ABD vardır. Amaç İslam alemini parçalayıp İslamın kalesi ehli sünneti yıkıp bölük pörçük şuursuz ve kolay yönetilebilen sözde bir Müslümanlar topluluğu oluşturarak Orta Doğuyu kolayca yönetip sömürmektir. Mealciliğin savunucuları ise bunların maşaları konumundaki bazı ilahiyatçı naylon hocalardır. Bugün bu fesatçıların ilahiyat fakültelerinde okuyan bir kısım öğrencilere ve kendi kurdukları Tv’leri ve internet siteleri ve yazdıkları karanlık kitapları aracılığı ile müminlere virüslerini bulaştırarak onların imanlarını katletmektedirler. Doğrudan Kur’an’dan hüküm çıkararak İslamiyeti yaşamanın doğru olacağını, dört hak mezhebe uymanın yanlış olduğunu iddia eden Mealciler,  birbirine uymayan yüzlerce  Kur’an mealleri ile güya, Müslümanları doğru ibadet etmeye yönlendirerek, kolu kanadı kırılmış insana benzetmeye çalışıyorlar. Yani; “kaş yapıyoruz” derken, göz çıkarmaktalar. Bu şekilde telkinlerle müslümanları, ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı’nın takip ettiği ve Kur’an-ı Kerimin sırat-ı müstekîm olarak belirttiği, ehli sünnet yolundan ayırmaya çalışıyorlar.  Bunların yaptıkları işin misali; hasta adamın, doktora gitmeyip bir eczaneden rastgele ilaç almasına benzer ki, işin içerisinde, şifa bulmak yerine zehirlenmekte vardır. Nasıl ki, midesi ağrıyan kimsenin aspirin aldığında, şifa bulacağını sandığı yerde mide kanaması geçirip ölümle karşı karşıya kalması gibi. 

Mealcilere tabi olan kimseler ise, işin akibetinde ne yapacağını, nasıl amel edeceğini bilemeyen şaşkın adamlar misali, şeytanın kayığına binerek dipsiz bir batağa batmakla karşı karşıya kalmaktalar.

Allahu Teala, Rasulüne tabii olmamızın önemini şu ayette, belirtmektedir. Mealen:
Gerçekten Allah’ı ve ahiret gününü ümit edenler ve Allah’ı çok ananlar için,  Allah’ın Râsulünde sizin için çok güzel örnekler vardır. .” El-Ahzab/21

 
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimiz, İbn-i Mace, Tirmizi ve Ebu Davut gibi sahih hadis kitabların da, şu mealde bir hadis-i şeriflerle teyit etmektedir:
Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri müstesna geri kalanları cehennemlik olacaklardır.” Bunu duyan Eshab-ı Kiram (Allah Onlardan Razı olsun) sorarlar:
“Ey Allah’ın Rasulü bunlardan, kurtulacak olanlar hangisidir?
Peygamberimiz (s.a.v.):
Benim ve eshabımın yolunda gidenlerdir.” diye cevap verirler.
Bu duruma göre, Ehl-i Sünnet yoluna sataşan kimse, mânen büyük bir tehlike içindedir. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mektubatın da nakledilen bir hadis-i şerifte, Peygamber(salat ve selam ona olsun) şöyle buyurur, mealen:
Kur’an-ı kerimden kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran( din büyüklerinin, Peygamberimizden ve Eshabından alarak, yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yapıp, hüküm çıkaran) kâfirdir.” Menavi ve Camiüssağır’da ki bir hadis-i şerifte ise;
“ Bir kimse sırf kendi aklı ile Kur’an’a, (Rasulullah’ın  ve Eshabın anlayışlarına bakmaksızın) anlam veren, isabet etse dahi günaha girer.” diye buyurulmaktadır.

     Türkiye’de Kur’an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır.
Gençlerin önüne Kur’an tercümelerini sürerek, “Öz Türkçe Kur’an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur’anı okumayınız!” demesi bu millete ihanetten başka bir şey değilde nedir?       Türkiyedeki 1950′li yıllardan itibaren ermenilerin arabca ilimlerin matbuatını yaptığı, ilk tefsirin onlardan çıkmasıda çok ilginç! Zaten itibar edilecek tefsirde çok azdır mealesef. Ehli sünnet alimleri ictihatlarını Kur’an, Sünnet, İcma-i ümmet üzere, yani eshabın icması üzerine yapmışlardır. Bunların savundukları mealcilik ise, Kur’an’a kendi akıl ve mantıklarına göre mana verip, işlerine gelmeyen bir çok hadisleri inkar etme yoludur.

Kur’an mealini okuyupta onunla amel eden birisinin şu ifadesi çok vahimdir:
” Ben Kur’anı baştan sona kadar okudum, onda ne namaza, ne abdeste, ne de oruç denilen bir ibadete rastlamadım.” diyor.
Bir başka mealci de ibadetini şu şekilde yaptığını itiraf ediyor:
– “ Ben Kur’anı okudum ve namazın dua anlamına geldiğini öğrendim. Onun için ben günde beş kere kıbleye döner duamı yaparım.” demektedir.

      Peygamber (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki:
“Bana Kur’ân ve onun gibisi, yani sünnet verildi. Yakın bir zamanda karnı tok koltuğuna yaslanmış kimseler çıkacak ve diyecekler ki: “Size bu Kur’ân yeter. Onda neyi haram bulursanız haram, neyi de helâl bulursanız helal sayın.’ Biliniz ki Allah Rasûlü’nün haram kıldığı da haramdır. Ehlî eşek eti ve köpek dişli hayvanlar size haram kılınmıştır.” (Ebû Dâvud, Sünnet, 5; İmâre, 33; Tirmizi, İlim, 10; İbn Hanbel, IV,130-131)

Bir kimse kendi kendinin doktorluğunu yapıp rastgele ilaç alırsa sonuç işte bu kadar vahim olur.

      Subhânallâhi ve bi hamdih. Vesselam.

OKU…
BİR ILAHIYAT HOCASININ ACI İTIRAFLARI…
90’lı yıllarda Türkiye’de Ankara ilahiyat merkezli bir söylem geliştirilmişti.
Uzun yıllar acizâne benim de sorgusuz sualsiz desteklediğim bir söylem:
İlmi tabana yaymak!
Özetle; herkes Kur’ân’ın mealini okuyacak anlamını bilecekti…
Herkes hadis okuyacak…
Herkes ayetlerin esbâb-ı nüzulunu, kronolojisini, Mekkîsini Medenisini öğrenecekti…
Herkes hadislerin sahihini, sakimini, mevzusunu öğrenecekti…
Allah var öğrendiler…
Hem de ne öğreniş!
Kelli felli kocaman kocaman âlimlerin ancak “senedinde bir şey var” diyebildiklerine “uydurma kardeşim” hükmünü vermekte gözlerini bile kırpmadılar…
Hem de ne öğreniş!
Bir ahkâm çıkarmak için fukehanın birbirine girdiği bir meselede google’den ayeti okuyup fetva vermeleri en fazla internet hızları kadar sürdü…
Hem de ne öğreniş! Buhârî’ye hakaretler, İmâm-ı Mâlik’e sövgüler…
Hem de ne öğreniş!
Hz. Peygamber’e “Muhammed” diye hitap edecek, Allah’ın ayetine “o dönemi bağlar” hükmü verecek kadar!
Hem de ne öğreniş!
Yanıldık beyler!
Yanıldık hanımlar!
Yanıldık hocalarım!
Yanıldık kardeşlerim!
Daha yüzüne Arapçasını okuyamayanların eline meal tutuşturmakla yanıldık…
Daha senedin ne olduğunu bilmeyenlere kocaman kocaman doktora tezleri okutmakla yanıldık…
Usulsüz olmayacağını göremedik, anlamadık…
Çuvalladık! Tarihine, geçmişine, ulemasına, klasiğine, geleneğine ve hatta Allah’ına, kitapına, peygamberine edepsiz, saygısız esasen “zır cahil” güya “Müslüman entelektüel” yetiştirdik!
Bizim marifetimiz…
Bizim çuvallamamız…
Çözüm…
Baştan başlıyoruz…
Elli yılı kaybettik…
Bir elli yıl daha kaybetmemek için…
Halk…
İlmihal bir de ahlak…
Hedef; yüzde on… gerçek âlim… gerçek düşünür… gerçek muhaddis… müfessir… müverrih…
Doç. Dr. Şaban Öz

Yazar: Bekir Abdullah

Loading

2.853 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

hasta bakıcı ilanları çorlu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“Mealcilik” üzerine 2 yorum.

hasta bakıcı ilanları çorlu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et