Cern Parçacığı ve Kur’ân

fib-33Kur’an, 1400 yıl önceden Cern Parçacığı ve pozitif bilimin diğer buluşları hakkında bakınız insanlara ne gibi işaretler vermektedir: 
Allahu teala buyurmuştur ki(mealen):
” İleride biz onlara hem ufuklarda hem nefislerinde âyetlerimizi (mucizelerimizi) öyle göstereceğiz ki nihayet  onun (Kur’an’ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olacaktır.”
(Fussilet /53)
Bilindiği üzere zerre(atom), çok eski çağlardan beri maddenin en küçük parçası olarak bilinmekte idi. Zerre; 20. asırdan itibaren ülkemizde, daha evvelden beri de, Avrupa dillerinde atom olarak söylenmektedir. Ancak onun içeriği ve kapsamı hakkında insanlar bundan başka bir bilgiye sahip değillerdi. Pozitif Bilim, 20. asırdan itibaren atomun içeriğini keşfederek, onun da kendi içinde bölündüğünü nötron, proton ve elektronlar gibi parçacıklara ayrıldığını ve hakkında daha kapsamlı bilgilere sahip olunduğunu belirtti. Üzerinde yaşadığımız yerlerin ve altında bulunduğumuz göklerin ve bunların arasında bulunan her maddenin parçasını teşkil eden atomun, çıplak gözle görülmesi mümkün değildir.
Sebe suresi ayet 3 (mealen):
– “
İnkâr edenler: “Bize o kıyamet saati gelmez.” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir.  O’nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır.”         Kur’an, atomun parçaları olan elektronlar, nötronlar, protonlar ve “cern” gibi parçacıkların varlığına  işaret verirken; “zerrenin daha küçüğü”, atomdan daha büyük parçacıklar olan moleküllere işaret ederken de; daha büyüğü” olarak söz eder. Yediğimiz içtiğimiz her şey malum ki, bu atomların birleşenleri olan moleküllerden oluşmaktadır.        Kur’an ayetinin diğer bir mucizevi işareti de Kur’an zerreden(atomdan) her söz edişinde onun ağırlığının olduğunu belirtmek için, “zerre miskal ifadesini kullanmaktadır. Bilindiği üzere, atomların incelenmesinde atomların ağırlıkları çok önemli bir bilgi sayılmaktadır.        Peygamberimizin yaşadığı dönemdeki insanlar maddenin en küçük biriminin, bunun parçacıklarının ve  bileşenlerinin önemli ve birbirinden ayrı bilgileri içerdiğini, her birinin farklı olduğunu bilecek teknolojileri bulunmamaktaydı. Allahu Teala, Kur’an’da ilminin her şeyi kuşatıcı olduğunu belirtmektedir. Kur’an’ın, atoma ve atom altı ve atom üstü parçacıkların önemine dikkat çekmesiyle, çağdaş fiziğin günümüzde vardığı çok önemli bilgilerle uyum içinde olduğunun açık bir durumudur. Bütün Evren’i inceleyen kozmolojik fiziğin bilgileri atom fiziğinin bilgileriyle çok ilişkili, çok iç içedir.
Allah(c.c.) bir başka ayetinde gökler ve yer bitişikken onu birbirinden ayırdığını belirtmektedir. Yani; göklerdeki yıldızlar gezegenler galaksiler hepsi bir arada tek bir dev atom halindeyken “big beng” büyük patlama ile gökler ve yer birbirinden milyarlarca yıl önce ayrılmıştır. İşte o ayet, Mealen:
– O kâfir olanlar, görmediler mi ki, göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları ayırdık. Hayatı olan her şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmıyorlar mı?    (Enbiya-30)
Ayrıca bu ayette bir mucizevi bir işaret daha vardır ki o da bu durumun ilk evvel Kur’an’a inanmayanlarca keşfedileceğidir.  Nitekim bu durumu münkirler ilk evvel keşfetmişlerdir.
Umulur ki inşaallah,  bunca açık mucizeler taşıyan ayetler, hakikatı arayanların hidayetine sebep olur. Maksadımız, bu tür buluşları yaparak bilime katkıda bulunanları, yaptıkları keşiflerden dolayı kötülemek değildir.  Şu gerçek bilinmelidir ki, bu tür buluşların yapılacağını Kur’an’ın, çok önceden haber verdiği inkar edilemez bir gerçektir. Kur’an, elbetteki sadece fizik ve kimya veya astronomi bilgisi içeren bir kitap değildir. Ancak, bilimin her zaman önünde olan İlahi bir kitap olduğu da gözardı edilmemelidir…
İlim ışık, cehalet karanlıktır. Işık arttıkça doğru ile yanlışın farkı da atmaktadır. Zira, karanlıkta neyin yanlış ve neyin doğru olduğu daha zor seçilebilmektedir. Bilimsel keşiflerin artması parelelinde, İlahi kelam Kur’an’ın mucizatı daha çok açığa çıkarken, batıl ve bozulmuş dinlerin de o oranda bilime ve hakikate aykırılığı bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Bilimsel gelişmelerden elbette batıl ve bozulmuş dinlerin savunucuları,  rahatsız olmaktalar ama; yarasa ışıktan rahatsız olacak diye güneş yüzünü saklayacak değil elbette… Yardım ve hidayet Allahu teala’dandır. Vesselam.
Yazan : Bekir Abdullah

Loading

4.996 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Abdullah Bekir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“Cern Parçacığı ve Kur’ân” üzerine 6 yorum.

  1. Düşüncenize katılmak mümkün değil. Allahu Teala Peygamberleri boşuna göndermedi. Allahtan başka kimin hidayete erip ermeyeceğini kimse bilemez. Bize düşen uygun zaman ve zeminde İslamı anlatmaktır.
    İnananlar inanır, inanmayanlar için yapacak bir şey yok çünkü kendi seçimleridir…
    Ama “Tüm ateistler inanmayacak boşuna uğraşmamalı” diye kesin konuşmak Kuran ve hadisi şeriflere aykırıdır. Bu sitede yazı yazan hocalardan birisi de biz zamanlar ateist idi. Ama şimdi bu sitede zaman zaman çok yararlı yazılar yazmaktadır.

  2. BÜTÜN BU BİLİMSEL ÇALIŞMALARIN ALTINDA YATAN GERÇEK BENCE BU ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULMAYA ÇALIŞMAK,YANİ İMKANSIZLIĞA UĞRAŞIYOLAR UMARIM HİDAYET BULURLAR

    1. Çırak ustayı geçmezse sanat ve bilim ölür. Ancak, çırak ustayı yanlış sollarsa çırak ölür. İlim Allah için değilse, masivadır. Allah için yapılan ilmi çalışmalarda ibadettir. Hz. Mevlana dediler ki; “Bu insanlar öküz ile eşeğin bir kaç gün yaşamasına ve barınmasına yarayacak işlerin adını ince işler koydular.”
      Bir gün yok olacak dünya için ebedi imiş gibi sarılanlar, ebediyen pişman olacakları günleri görmeleri hiçte uzak değildir.
      Vesselam.

  3. HOCAM,ŞEYTAN HZ.ADEMİ ÖLÜMSÜZLÜK UĞRUNA KANDIRDI DİYE BİLİYORUM,İNSAN OĞLUNU DA ŞİMDİLERDE YİNE AYNI TAKTİKLERLE FAKAT ELMA YERİNE BAŞKA OYUNLARLA KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR BENCE….

  4. İlim ışık, cehalet karanlıktır. Işık arttıkça doğru ile yanlışın farkıda atmaktadır. Zira, karanlıkta neyin yanlış ve neyin doğru olduğu daha zor seçilebilmektedir. Bilimsel keşiflerin artması parelelinde, İlahi kelam Kur’an’ın mucizatı daha çok açığa çıkarken, batıl ve bozulmuş dinlerin de o oranda bilime ve hakikate aykırılığı bariz olarak ortaya çıkmaktadır. Bilimsel gelişmelerden elbette batıl ve bozulmuş dinlerin savunucuları, için için rahatsız olmaktalar ama; gerçeği kabul etmekten başka çıkış yollarıda kalmamıştır.
    Yardım ve hidayet ALlahu Tealadandır. Vesselam.
    çok doğru hocam,belkide inanmayanların hep bir arayışta veya inkarının doğruluğunu tasdik edecek deliller arayışında olduklarından hep yeni sanılan buluşları aslında kurana yaklaştırıyor olmaları aslında Allahcc.ın onlara lütfu değilmi hocam,

    1. Allahu Teala, her münkirin hidayete ermesini istemektedir. Bu sebepledir ki, Allah; ““İleride biz onlara hem ufuklarda hem nefislerinde âyetlerimizi öyle göstereceğiz ki nihayet onun (Kur’an’ın) gerçek olduğu, onlara iyice belli olacak. Rabbinin her şeye şahit olması, yetmez mi?”(Fussilet S. Âyet: 53)diye buyurmaktadır. Işık arttıkça güzelin güzelliği, çirkinin de çirkinliği ortaya çıkar. Bu güzel İslam olunca, karşısındaki batıl dinlerin çirkinliği artmaktadır. Bunun için bu yolun savunucuları, bilimsel keşifler arttıkça kaçacak karanlık armaktadır.

Abdullah Bekir için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et