Rabıta ile İlgili Bazı Sorular ve Onlara Verilen Cevaplar

Yazan Bekir Abdullah
SORU: lafzai celal ışıltılı

1 Şeyhi olmayanın şeyhi şeytan mıdır?
2 Rabıtanın sünnette yeri var mı?
3 Geçmiş velilerin tasarrufu ya da dünya işlerinde görevleri var mı?
4 Şeyhten ya da geçmiş velilerden bir şey istenir mi?
5 İslam dininde Rasulullahın s.a.v. sünnetine uymak yeterli değil mi?
6 Tarikatta şirke düşme tehlikesi artar mı.?
7 Yüksek sayılarda vird çekmenin zararı olur mu.?

CEVAP:
Bu soruları sormadan önce Tasavvuf nedir onu bilmeniz gerekir.
Tasavvuf; ruhun tasfiyesi nefsin tezkiyesidir. Yani, gönlün Allah sevgisinden başka sevgilerden arınması, nefsin her türlü kötülüklerden arınıp temizlenmesi işidir. Buna da tasavvuf dilinde seyri süluk denilir..
Ruhun tasfiyesi ve nefsin tezkiyesi yapılmadan gerçek tevhid inancına kavuşmak çok zordur. En azından bunlara ilmen vakıf olmak gerekir.
Yani yemek için, cinsel zevk için evlat için yaşamak gizli şirktir. Allah için yaşamak gerekir. Yani, yemek yemeyi Allahın emirlerini yapma gücü bulmak için yemek, harama düşmemek için evlenmek ve cinsellikten alınan hazzı Onun nimeti olduğunu bilip Ona şükretmek niyeti ile nikahlı eş vesilesi ile tatmak, çocuk edinmeyi Onun dinine uygun çocuk yetiştirmek ve Allahı ve sevdiklerini sevdirmek için eğitmek, Allahı sevdikleri için çocuklarını ve diğer insanları sevmek tasavvuftur.
Gelelim sorulara:
1) Şeyhi olmayanın şeyhi şeytan mıdır? Gerçek bir rehber bulmadan tasavvuf yolunda seyir süluk yapmaya kalkışmak şeytanın tuzağına düşme riski olacağı için “şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır ” sözü söylenmiştir. Sen bu tuzağa düşmeyeceksen şeyhe gerek yoktur.
2) Rabıta, birisini hayal edip hatırlamaktır. İnsan kötü şeyleri de hatırla iyi şeyleri de. Kimisi seks hatırlar, kimisi namaz kılmayı. Kişi sekse yada o kadın veya erkeğe tapmadıkça kafir olmaz. Bir kimse üstadını iyi anıları ile hatırlaması da küfür olmaz. Ama ona tapıyorsa onu rabıta etmese de kafirdir zaten.
3) Rabıtanın sünnette yeri var mı? Sevdiklerinizi hatırlamak sünnette varsa o da vardır. Eshap Peygamberimizi ve üstadlarını hep sevgi ile hatırlarlar idi.
4) Geçmiş velilerin tasarrufu ya da dünya işlerinde görevleri var mı?
Onların kimisinin bu alemle işleri bitmiştir. Kimisine ise Rabbul Alemin bazı görevler vermiştir. Hızır aleyhisselam gibi. Ama zinhar ne onlarda ne de yaşayan insanlar da bir güç olduğu saplantısına kapılmamak lazımdır. Zira “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” (Güç ve kudret sadece Allahtandır). Onlar sebeptir. Yani üzümün tadını tatmak için üzümü yemeyi sebep bilmek gibi. Zira üzümü de üzümün tadını da yaratan Allahu tealadır.
5) Allah’tan başkasından yardım istememek, şeyhten ya da geçmiş velilerden bir şey istenir mi?
Onlardan sadece dua istenir. Kabirlerine varıp selam verdiğinde Allah onların ruhlarını orada yaratır. Seni duyarlar selamını alırlar seni görürler ama sen onları göremezsin çünkü kalp gözün kapalıdır. İşte o anda onlara “Benim ıslah olmam için Rabbine dua et” dersin. Bundan başka bir şey istenmez.
Şeyhlerde de sadece dua(himmet) istenir. Himmet; ruhun Rabbine sessiz, kelimesiz ve harfsiz yalvarışıdır.
“Ne istersen Allahtan iste” sözünün anlamı nedir?.
Gerek vefat etmiş bir kimseden dua, veya yaşayan bir kimseden bir şey isterken onları sebep bilip istekleri yaratacak ve onu karşılayacak olanın Allah olduğunu bilmeyen gerçek tevhide ermemiştir.
6) İslam dininde Rasulullah aleyhisselamın sünnetine uymak yeterli değil mi?
İslam dinin de sadece sünnetlere değil, Allahın emirlerine uymak ve haramlardan kaçmak kurtuluş reçetemizdir. Tasavvuf ise Kuran ve sünneti yaşamaktır. Kuran ve sünnetin dışında kalan tasavvuf şeytanın yoludur.
7) Tarikatta şirke düşme tehlikesi artar mı? Bir de yüksek sayılarda vird çekmenin zararı olur mu.?
Gerek tarikatta ve gerekse tarikat dışında her zaman şirke ve küfre düşme durumu vardır. Bunun için bir Müslüman önce Kuran ve Sünnete göre itikadı düzeltecek sonra mühlikatı öğrenip küfürden ve şirkten sakınacaktır..
Fazla mal can çıkarır mı derler? Fazla zikir de zarar değil, ruha gıdadır. Ama yolunca yapılmazsa bugün susuzluğunu gideren su, aynı zaman da boğulmana da sebep olabilir.

Feriks Samedov’un Soruları:
  • Conversation started today Feriks Samedov 13.10.2013 :05 em Feriks Samedov

    SORULAR:
    Merhaba benim tasavvufla daha doqrusu rabite ile ilgili sorularim var, cevaplarsaniz sevinirim
    tewekkureler.

    S O R U  ve  C E V A P L A R :

    Sayın Feriks Samedov merhaba. Sorularınızın cevabını sunuyorum:
    Soru1: Rabita sirk midir?
    CEVAP 1: Rabıta birini düşünmektir. Allah’tan başkasını düşünmek şirk olsaydı, kim imanlı kalabilirdi?
    Soru2: Peygamberimizin vaktinde rabite varmidir? kendileri rabita yapmayi buyurmuşlar midir?
    CEVAP 2: Peygamberimizin zamanında da rabıta vardı. Ebu Bekir, İbn-i Abbas gibi sahabeler rabıta yapmışlardır. Tabiinden Yemenli Üveysi Karani hazretleri Peygamberimize rabıta yaparak o yüksek manevi dereceye ve Peygamberimizin övgüsüne ermiştir. Peygamberimizin rabıta ilgili sözlerinden: -“Salihleri düşünmek (rabıta etmek) Allah’ın rahmetine sebeptir” buyurmuşlardır.
    Soru3: Rabita ibadet midir?
    CEVAP 3: Rabıta ibadet değil Allah’a manevi yakınlık kazanmak sebebidir.
    S-4 rabitasiz tasavvuf olur mu?
    CEVAP 4: Rabıta, tasavvufun şartı değildir. Rabıtasızda tasavvuf olabilir.
    Soru5: Peygamberimiz öldükten sonra sufizm yayılana kadar 3 asır müddetin de zikir çeken ibadet eden herkes nefsini temizlemeden mi dünyadan göçmüştür?
    CEVAP 5: Sufizm Peygamberimizle başlamıştır. Ondan sonra hiç boşluk olmamıştır. Her asırda nefsini temizleyenler ve nefsine tapanlar olmuştur.
    Soru-6: Tasavvufculara göre tasavvuf yolunda olmayanan kimseler zikir cekemez doğrudur mu? aksini yapanlar delirir seytan musallat olurmus? o zaman dediğim zaman dilimdeki zikir ceken her kesin mursidi şeytan olmuş oyle mi?
    CEVAP 6: Zikir çekmek için tasavvuf yoluna girmek şart değildir. Ancak; zikrin daha yararlı olabilmesi için tasavvuf yoluna girilir. Tasavvuf yoluna girmeden zikir çekenler değil, Allah’ın zatını düşünenler delirir. Çünkü Allah’ın zatı hakkında akla ve hayale gelen her şey mahluktur. Allah’ın zatı düşünüldüğünde akla ve hayale çeşitli şekiller gelir. Kişi bilmeden bu şekillere tapmış olur. Böyle kimseler ya o tür düşünceleri bırakırlar veya bırakmazlarsa delirmekle karşı karşıya kalırlar. İşte o zaman şeytanlar aklı bozulan kimselere askıntı olurlar. O kimselere artık şeytanlar mürşitlik (rehberlik) yaparlar.
     Soru-7: Muhammed peygamber hic bir zaman resim cektirmeyi sevmezmiş, ben oldukten sonra insan hurafata suruklenir, benim resmime bakip ibadet eder diye,
    CEVAP 7: Muhammed aleyhisselam Efendimiz zamanında fotoğraf yoktu ki O’nun resim çektirmeyi sevmediği söylenebilsin. Ancak; putperestlikten yeni kurtulmuş bir toplumun tekrar putlara tapmaması için belli bir süre resim yapmak yasaklanmıştır. Daha sonraki yıllarda İslam alimleri resim çektirmenin caiz olduğuna dair fetva vermişlerdir.
    Soru-8: Ayni hristiyanlardaki gibi ölümunden sonraki halifeyi bile tayin edemeyen Muhammed peygamber, nasil olur da ölumunden yıllar sonra bile şeyhlere icazet verebiliyor? Teşekkurler.
    CEVAP 8: Peygamber Efendimizin kendinden sonra gelecek halifeyi tayin etmemesi, o işi yapamadığından değil, halife seçim işini sahabelerin (o gün ki  Müslümanların) oyları ile yapılmasını daha doğru bulmasındandır… Halifelik işi devlet yönetimidir. Halifelik ile mürşitlere icazet verilmesi işi birbirinden farklı şeylerdir. Kaldı ki Peygamber(s.a.v.) Efendimizin, kendinden yıllar sonra yaşayan mürşitlere  icazet vermesi olayı o işin bütününü kapsamaz. O işin yalnızca manevi boyutudur. Zahiri(maddi) boyutunda ise, kendisine icazet verilecek mürşit adayının mürşidi vardır.

    NOT: Kadınlar şeyhin suretini hayal etmezler. Onlar gözlerini yumar, iki kaşlarının arasından sadece İlahi bir nur tahayyül eder ve ona odaklanırlar ve o nurun Cenabı Hakkın isminin kendisi olmadığını sadece O’nun isminin nurunun bir tecellisi(yansıması) olduğunu  düşünürler..

    Yazan: Bekir Abdullah

 

 


Yazan: muhsin iyi

03 Temmuz 2012 – 19:36 tarihli yorum: Edit
https://www.facebook.com/muhsin.iyiliksever

‘Rabıtanın hak olduğuna inanıyoruz. Ama rabıtadan zevk alamıyoruz. Bunun için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtadan yeteri derecede yararlanmak nasıl olur?’ ‘Rabıtanın yarar sağlaması için ne yapmalıyız?’ ‘Rabıtayı sevmek için neler yapmalıyız? ‘Şeyhe muhabbeti nasıl duyabiliriz, artırabiliriz?’ Bu sorular, benzer mahiyettedir. Yanıtları aynı caddeye çıkar.

Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı nefsi fenaya (yokluğa) ulaştırmaktır. Nefsi yok kılıp Allah’a vasıl olmaktır. Fenafillâhın bir şartı vardır. Bu da önce fenafişşeyhe ulaşmaktır. Fenafişşeyh, müridin nefsini şeyhinde yok kılmasıdır. Yani mürit kendisini o kadar yok kılar ki, hayal dünyasında kendisini arasa ancak şeyhini bulur. Şeyhinin karşısında erimiştir. Nefsi ortadan kalkıp şeyhi var olmuştur. İşte fenafişşeyh makamı budur. Fenafişşeyh makamına insan durup durduğu yerde veya sanıldığı gibi sadece zikirle ulaşamaz. Rabıta ile ancak fenafişşeyh makamına varılabilir.

Rabıta karşısında nefis önce isyan eder. Ben bu cümle ile rabıtayı kabul etmeyenleri kastetmedim. Hayır, rabıtasını düzenli olarak yapan kişilerden söz ediyorum. İnsanoğlu işte böyle garip bir yaratıktır. Düşünce boyutunda rabıtanın hak olduğunu bilir, rabıta ile ilgili pek çok keramete de tanık olur, ayrıca düzenli olarak rabıtasını da yapar ama nefsi rabıtaya karşı çıkar. Çünkü nefis özgürlüğüne çok tutkundur. Başka birisinin boyunduruğuna girmek istemez. Hele başka bir insan, bu bir veli için de olsa, yok olmayı hiç istemez. Şeytanla işbirliğine de çok yatkındır. Rabıta ile günden güne özgürlüğünün elinden alındığını, eridiğini bilir, şeyhin nurundan rahatsız olur. Çünkü bu nurlar onun varlığını gün be gün yok etmektedir. Rabıta fenafişşeyh yolunda müridi gün geçtikçe olgunlaştırmaktadır. Bu yüzden nefis de ilkbaharın yaklaşması ile yerlerdeki karların yavaş yavaş erimesi gibi bir durum yaşamaktadır. Bundan büyük bir hoşnutsuzluk duymaya başlamaktadır. Çünkü nefsin kar kadar Allah’a (c.c.) soğuk olan bir tabiatı bulunmaktadır. Nefsin bu hoşnutsuzluğu ile insan rabıtadan zevk almamaya başlar. Rabıta ona çok sıkıcı bir iş olarak gözükür. Vesveseye girer. Kabz (depresyon) hali etkisi altına alır. Hatta rabıtada zamanını boşa harcadığı, kandırıldığı vehimlerini yaşamaya başlar. Oysa sadatların bildirdiği üzere rabıta tek başına insanı maksadına (fenafillâha) ulaştırmaya yeter. Zikir ise böyle değildir. Çünkü rabıta ile nefis katı yağın ısıda erimesi misali bir hal yaşar. Zikir ise genellikle nefsi katılaştırır. Çünkü zikreden insan genellikle farkına varmadan nefsanî bir kendini beğenmişlik çukuruna ister istemez düşebilir. Bu da onun manevi terakkisini durdurur. Ama rabıtanın nefsi hor hakir kılan, yok eden özelliği ile bu kişi böyle bir çukura düşmekten kurtulur. Elbette bu yolda zikir de gereklidir. Önemini küçümsemiyoruz. Rabıta yemekse, zikir su gibidir. Birbirinden ayrı düşünmek doğru değildir. Ama tasavvuf ve tarikat yolunun olmazsa olmaz koşulu rabıtadır. Rabıta olmadan fenafişşeyh gerçekleşmez, fenafişşeyh olmadan da fenafillâh olmaz. Bunlar birbirine bağlı çarklardır. Bunların işlemesi rabıtanın edebine ve usulüne uygun olarak yapılmasına bağlıdır.

Rabıtadan azami derecede yararlanmak, zevk almak, rabıtayı sevmek istiyorsak rabıta sırasında kendimizi daha doğrusu nefsimizi şeyhin karşısında yok bilmek gerekir. Tabii bunu yapmak başlangıçta biraz zor olabilir. Ama zamanla bu meleke gelişecektir. Şeyhin suretini canlandırırken veya şeyhin karşısında var olduğumuzu düşünürken kendimizin anasır-ı erbasını (toprak, su, hava, ateş) dağıtmalı; toprağını toprağa, suyunu suya, havasını havaya, ateşini ateşe katıp tamamen yok etmeliyiz. Bunu yaparken nefsimizi küçük görmeli, onun şeyhin karşısında bir varlığa sahip olmasını bile düşünmemeliyiz. Peygamberimizin (s.a.s) şu hadis-i şerifini de daima tefekkür etmeliyiz: ‘Varlığın (nefsin) öyle büyük bir günah ki, onunla başka bir günah mukayese bile edilemez.’ Rabıta sırasında insan bu şekilde hareket ederse, yani nefsini hor ve hakir kılarak yok farz ederse hemen rabıtadan yararlanmaya, şeyhin nurundan ve feyzinden istifade etmeye başlar.

Rabıta sırasında nefsi ezmek, hor hakir kılmak, yok farz etmek yanında başka bir şeye de dikkat etmek gerekir: Şeyhi gönüller sultanı olarak telakki etmek. Onu Allah dostu olduğu için yüceltmek. Bunun için onun görkemli bir tahta oturduğunu düşünmek ve kabul etmek güzel bir sonuç verir.

Siz bunları tatbik ettiğinizde nefis ve şeytanların hemen bu oldubittiyi kabul edip teslim olacaklarını mı sanıyorsunuz? Böylece rabıtada karşılaştığınız problemler bu şekildeki bir uygulama ile son mu bulacaktır? İnsanoğlu nefis ve şeytanları tanımadığı için böyle safça şeyler düşünebilir. Gerçekte nefis de şeytanlar da çok inatçılardır. Davalarından öyle kolay kolay pes etmezler. Aldığınız bu kararları uygulama yolunda daima size sinsice yaklaşırlar, çaktırmadan çeşitli engelleme girişimlerinde bulunurlar. Öyle ki bir bakmışsınız birkaç ay sonra rabıta olgusu ‘eski tas, eski hamam’ deyiminde olduğu gibi bir hal almış olabilir. Aldığınız kararları da unutmuş olursunuz. Sanki içinizden silinmiş gibi. Nefis kendisini yokluğa (fenafişşeyhe, fenafillâha) götüren bu rabıtanın en azılı düşmanıdır. Ondan kurtulmak tamamen mümkün olmadığı zaman ‘bari öylesine yapılsın’ diye bir politikaya başvurur: Rabıta sırasında benlik davası ile şeyhi kafasında canlandırır veya şeyhin karşısında durur. Tabii o zaman da rabıta feyizsiz, nursuz geçeceğinden bin çeşit vesveseye de kapı açacaktır. Onun için rabıtada bir gevşeklik olduğu, rabıta verimli geçmediği zaman hemen onu masaya yatırmalı, değerlendirmeli; nefsin rabıta sırasındaki benliğini ezmeli, onu yok kılma yoluna gidilmelidir. Nasıl okullarda derslerdeki konular belli bir periyotla sınavlarla yoklanıyorsa biz de rabıtalarımızı ara sıra ölçüp değerlendirmeli, onların nefis ve şeytanların etkileri ile yavaş yavaş nereye doğru kaydırıldıklarını görmeli, hemen gerekli önlemleri almalıyız. Hatta bu ölçüp değerlendirmeyi her rabıtadan sonra alışkanlık yapmak, nefse ve şeytanlara bu hususta göz açtırmamak anlamına gelecektir.

Rabıtada kendimizi şeyhin karşında yok farz edersek bu durum insana büyük bir zevk verir dedik ama nefis neden bu zevkten hoşlanmıyor? Kendimizi şeyhin karşısında ezmek, küçük görmek, yok kılmak sırasında duyulan zevk ruhanidir. Nefsanî değildir. Nefs bundan sıkılır. Ruh Allah’tan geldiği için bir Allah dostunun huzurunda bu şekilde oluştan dolayı büyük bir zevk alır. Bu zevk günden güne de artar. Ruh rabıtayı sever. Nefis ise günden güne bunalımlara (kabz haline) girer. Kişi, rabıtada biraz ilerleyince bu maceranın söylediğimiz gibi olduğunu, geliştiğini anlayabilir. Hem sıkıntıyı hem de hazzı algılar. Sıkıntının nefisten, hazzın da ruhtan kaynaklandığını bilir.

İnsan rabıtada kendisini yok kıldığı zaman boş bir şişenin suya konulduğunda içerisinin dolması gibi bir hal yaşamaktadır. Nur ve feyz ile temasa geçtiğini hissetmektedir. Bu his zamanla da güçlenmektedir. Aynelyakin, hakkalyakin düzeye gelmektedir. Benliği ile rabıta yaptığı zaman ise, hiçbir manevi hal yaşamamaktadır. Rabıta ona çok sıkıcı gelmektedir. Hem nefsi hem ruhu rabıtadan zevk alamamaktadır.

Rabıtanın mahiyetini anlamayanlar genellikle ruh hakkında hiçbir şey bilmeyenlerdir. Ruhu haksızca, cahilce bu evrenin kanunları ile sıkı sıkıya bağlayanlardır. Ruh için zaman, mekân gibi kayıtları kabul edenlerdir. Ruhun özellikleri, bağlı olduğu kanunlar, elbette bu evrenin ve içerisindekilerin kanunlarından farklı olacaktır. Çünkü evren ve içerisindekiler, Allah’ın (c.c.) ‘Ol!’ ilahi emriyle yoktan yaratılmıştır. Ruhun kaynağı yokluk değil, yüce Allah’tır. Hâşâ ruh Allah’tan bir parça değildir. Çünkü Allah (c.c.) bölünemez ve parçalanamaz. Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ruh insana Allah’tan (c.c.) gelmiş bir ilahi soluktur (bk. Hicr suresi 29). Onun için ruh, hak olan rüyalarda kayıtlardan kurtulunca her yere gidebilmekte, önceden bilmediği yerleri ve kişileri görebilmektedir. Rabıta sırasında insan şeyhini hayal edince veya kendisini şeyhin karşısında düşününce gerçekten ruhu şeyhini algılamaktadır. Ama bunu o kişi bilmemektedir. Bunun farkına varamamaktadır. Bu algılama ruhsal düzeyde (bilinçdışında) gerçekleşmektedir. Şayet sofi edebine ve usulüne uygun olarak rabıtaya devam ederse şeyhin manevi hallerinden yararlanmaya başlayacaktır. Şeyh, ruhunun manevi organlarını (letaiflerini) yüksek makamlara ulaştırmış birisidir. Kişi rabıta sırasında sanki iki kablonun birleşmesi gibi bir durum yaşamakta, şeyhinin yüksek hallerini kendi üzerine almaktadır. Letaiflerini onun letaiflerine bağlamaktadır. İşte rabıtanın Allah’a (c.c.) ulaştırıcı yollardan en kısa ve ne çabuk olmasının sırrı budur.

İleri hallere ulaşan kişiler, rabıta sırasında şeyhlerini görebiliyorlar mı ve onlarla konuşabiliyorlar mı? Evet, bu da çokça karşılaştığımız bir soru. Nedense cevaplamak da hoşuma gitmiyor. Çünkü bu sefer de insanlar rabıtada şeyhlerini görmeyi, onunla konuşmayı istemek gibi bir amaç güdüyorlar ve bunu takıntı yapıyorlar. Tabii o zaman da rabıtaları verimsiz geçmektedir. Çünkü rabıtada nefsi yok kılmadıkça, şeyhin karşısında hiç olmadıkça istenilen derecede yararlanmak mümkün değildir. İnsanların meraklarını gidermek için söylüyorum ki, bunlar doğrudur. Yani ileri hallerde nurlar görüldükten epey bir zaman sonra rabıta sırasında şeyh ve onun maiyetindekiler (sadatlar) görülebildiği gibi onunla konuşmak da mümkündür. Ama şunu da belirteyim ki, bu maksatlarla rabıta yapılırsa rabıtadan da zerre kadar yararlanılamaz. Yani sofi rabıtada şeyhini görmek, onunla konuşmak gibi bir amaç gütmemeli; nefsini ezmeye, yok kılmaya çalışmalıdır. Üstüne vazife olmayan işlere karışmamalı, ‘Her şeyin bir vakti vardır.’ diyerek işine gücüne bakmalıdır. Kaldı ki bu nimetler (yani şeyhi rabıtada görme ve onunla konuşma) bir ömürde bile insana nasip olamazsa da rabıtanın amacı bunlar değildir. Tasavvuf ve tarikat yolunun amacı ‘Allah rızasına’ ulaşmaktır. Bu tür nimetlerin nasip olması, Allah rızasına işaret değildir. Allah’ın mekrine (hilesine) akıllar sırlar ermez. Kaldı ki İmam-ı Rabbani Hazretlerinin (k.s.) dediği gibi yüce Allah (c.c.) bizleri ahrette tasavvufi hal ve makamlarla değil ilahi kurallara (şeriate) uyup uymamakla sorguya çekecektir. Onun için bu konularda vesveseye girmemek gerekir.

Rabıta sırasında görülenler şeytanlar olamaz mı? Zaten bu yoldaki kişiler önce şeytanları görürler. Bu yolda iyice bir pişerler. Onların her türlü marifetlerine de tanık olurlar. Ondan çok sonra rabıta ile şeyhini ve sadatları görme şerefine nail olurlar.

Kaldı ki sofi her halini mutlaka mürşidine söylemelidir. Şeyhler daha önce bu yollardan yürüdükleri için tecrübelerinden hallerin, görülen şeylerin şeytani mi yoksa Rahmani mi olduklarını hemen anlarlar. Ama bazen sofiler, nefsin ve şeytanların etkisi ile hallerini ve gördükleri şeyleri şeyhlerinden gizlerler. Yalancı bir âlemde yaşayarak kendilerini kandırırlar. Şeytanlar kendilerini alaya alıp dalga geçtikleri halde yüksek halleri ve gördükleri ile (!) kendilerinin veli, kutup, mehdi vs. olduklarını düşünürler, sanırlar. Bundan ayılıp kendilerine gelmeleri uzun sürebilir. Bazıları benlik davasından bu bataklıktan bir türlü kutulamazlar.

Ben bu soruyu, yani ‘Rabıta sırasında görülen şeyler şeytanlar olamaz mı?’ sorusunu soran kişiye dedim ki, sen babanı bir keçiyle karıştırır mısın? Elbette hayır. Ama uzaktan babanı başka bir insanla karıştırabilirsin. Çünkü ataların da dediği gibi ‘Adam adama benzer’. Ama babasını keçiyle karıştıran olabilir mi? Olamaz, çünkü keçi ile adam ayrı varlıklardır. Türleri farklı. İşte bunun gibi her ne kadar şeytanlar aynı formlarla, ayırt edilemeyecek nitelikte insanların kılığına girseler de ilahi nurlar karşısında dayanma güçlerine göre hemen kendilerini belli ederler ve keçi ile adamın karışmaması gibi birbirlerinden ayrılırlar. Şeytanlar ayrı birer varlıktır, şeyhin ve sadatların ruhları ise bambaşkadır. Nurlar şeyhin ve sadatların bembeyaz sarıklarına vurunca onlar ışıldarlar, ama aynı nurların ucuna bucağına şeytanlar yaklaşamaz bile. Şeytanlar ancak kalbin (ve ruhun) letaif nurlarına zar zor dayanırlar ve bu nurlar sayesinde insan suretinde görünürler. Medyumlar asla şeytanları bu halleri ile göremezler. Kalp gözüm açık diyenleri bile ancak şeytanları insan görünümüne girmeye çalışan bir duman, sis yığını olarak görebilirler. Tabii kendi vücutları üzerinde tesirlerini algılarlar ve onlarla konuşabilirler.

Rabıta olmadan fenafillâha ulaşamaz mıyız? Rabıta olmadan fenafillâha ulaşmak mümkün değildir. Sadece üveysiler buna nail olmuşlarsa da onlar da genellikle ölmüş olan bir velinin ruhundan veya Hz. Hızır’dan (a.s.) yararlanmışlardır. Yine bunlardan yararlanma yolları da onlara rabıtayla olmuştur. Ölmüş bir kişiye -eğer sureti bilinmiyorsa- rabıta yapmak, bu rabıtanın da verimli olması ise çok zordur.

Ölmüş şeyhe rabıta fayda sağlar mı? Şeyh öldüğü zaman ruhu kınından çıkmış kılıç gibidir. Yani şeyh yaşarken nefsi o kılıca engeldi, bir kındı. Öldüğü zaman daha bir ruhu güçlenmiş olacaktır. Bu ileriki zamanlarda daha yüksek derecelere varacaktır. Çünkü veli öldüğü zaman manevi seyri durmamakta, devam etmektedir. Ölüm olayı bu manevi seyri kat be kat artırmaktadır. Çünkü velinin ayağına artık nefis, dünya ve şeytanlar dolanmamaktadır. Ama ölmüş şeyh ancak olgun müride, yani rabıtada az çok feyzin, nurun varlığını hissedebilen sofiye yarar sağlar. Yeni müritlere canlı şeyh kadar iyi gelmez. Fayda sağlamaz. Bunun en başlıca sebebi nefsin ölmüş şeyhe fazla muhabbet duyamamasıdır. Hâlbuki rabıtada nefsi ezmek, yok kılmak yanında şeyhe muhabbet duymak da çok önemlidir. Çünkü nefis ölmüş şeyh ile daima ölümü hatırlar, ölüm de nefse hoş gelmez. Bu yüzden ölmüş bir şeyh ne kadar yüce bir makamda olsa da canlı şeyh kadar müride yararlı olmaz. Tabii bir de sofinin yaşadığı hallerini anlatması ve sıkıntılarında ona yardımcı olması, yol göstermesi açısından canlı bir şeyh mutlaka gereklidir. Allah cümlemize gereği şekilde rabıta nimetinden yararlanmayı nasip eylesin. Âmin.
Yazan: Muhsin İyi

Loading

31.993 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“Rabıta ile İlgili Bazı Sorular ve Onlara Verilen Cevaplar” üzerine 144 yorum.

  1. 8 adap sonrası ilk hatmemi yaptım fakat çok bitkinim halsizim şeyh e karşı bir sevgi hissedemiyorum hatme sırasında şiddetli ağrım oldu bunlar iyiyemi işaret çözemedim rabıta yapamıyorum rabıta uzak doğu dinlerindeki çekim yasalarına benziyor kafamda milyonlarca soru ALLAH rızası için bir cvp selâm ve dua ile kardeşlerim

    1. Hümeyra hanım sevgi birden bire de oluşabilir zamanla da oluşabilir. Malum zamanımızda tarikatlara ve ve tasavvufa mezheplere karşı atılan iftiralar temiz Müslümanların kalplerinde olumsuz perdelere sebep olmaktadır. Bundan dolayı gerçek İlahi sevginin zuhur etmesi için önce aklınıza takılan şüphelerden kurtulmanız gerekir. Şühelerinizi gidermek için alim veya konu hakkında bilgi sahibi salih kimselere sormanız gerekir art niyetliler şeytan gibidir. Uzak doğudakiler din değil gerçek İlahi dinden uzaklaşmak için şeytanın kurduğu tuzaktır. Uzak doğu inançlarında Allah inancı yoktur. Allah ve peygamber inancı olmayan bir öğreti insanı nasıl kurtuluşa götürebilir?
      Aklınıza takılan her soruyu sitemize sorabilirsiniz vesselam.

  2. Selamu aleyküm hocam Nefsimizi nasıl yok sayacagiz vekiller bize nur kalbinize aktığını ordan bütün bedeninize yayıldığını düşüneceksiniz diyor siz nefsinizi yok sayacaksiniz diyorsunuz birde nur geldiğini hayal edemiyorum ama kalbim yumusadigini ruh ve kalp letaifinin yandığını dikiş makinesi gibi attığını hissediyorum

    1. Aleykümselam.
      Nefsi yok saymak önce ilmelyakin sonra aynelyakin sonra hakkaleyakin olur.
      Evvela ilmel yakin olarak kendinizi yok bilmeniz sana ait hiçbir şey olmadığını hepsinin Rabbimizin emaneti olduğunu yakin olarak bilmeniz gerekir.
      Bunu derken siz sadece malın mülkün yokluğunu düşünürsünüz. Bu tam olarak öyle değildir.
      En başta benliğin bilgin duyguların iraden neyin varsa hepsi emanettir bunu zan olarak değil yakin olarak bilmelisin.

    2. Hocam zaten bunları bilmek için terbiye olmamız için bu amelleri yapmamızı istemiyor mu saadatlar ozman zamana ihtiyaç var verilen reçete ye uymak kalp temizlendice bu dedikleriniz olur inşallah peki ruh ve kalp letaiflerinin dikiş makinesi gibi çalıştığını hissediyorum göbek altında nefis bölgesinde letaiflerin olduğu bolgelerde yanma batma oluyor ağrıları sirtlarima vuruyor bazen öyle oluyor yürüyecek hal kalmıyor selam ve dua ile en güzele emanettsin

    3. Evet sâdatlar reçete veriyor sofilere uygulaması düşüyor.
      Letaifler göbek altında değil kalp bölgesindedir. Söz konusu yanmalar batmalar kalp letaifinin harekete geçmesi durumunda olur.

  3. Ben daha şeyhimi gözümün önüne getiremiyorum kaldıki konuşacağım allah aşkına söyleyin gözümü kapatınca ben hayal edemiyorum gözümün önüne bir gelip bir gidiyo tesbihe dalıyorum gidiyo anlamadım daha ikinci günüm ondanmıki

    1. Rüveyda hanım kadınlar mürşitlerinin suretini düşünmez tasavvur etmezler. Onun yerine gözünü kapatıp karşısında İlahi bir nurun doğduğunu ve o nurun ağzından girip tüm bedenini kapladığını düşünmelidir. Sakın ola ki bu esnada Allahu tealayı hiçbir şeye benzetmeyeler. Nurlar sadece Allahın isimlerinden bir esmanın yansımasıdır kendisi değildir.
      UYARI: Kalbi masivadan (Allah sevgisinden ve Onun sevdiklerinin sevgisinden başka sevgilerden) temizlemedikçe bu nurlar kalbe girmez.
      Allahın sevdiklerini de en başta Peygamberimizi, diğer peygamberleri ve evliyaları, Allahın emirlerini peygamberimizin sünnetlerini Allah için sevmeliyiz. Allahın sevmediklerini de Allah için sevmemeliyiz.

  4. Rabıta yapmak istiyorum şeyhim de yok bulamadım saha doğrusu bana bu konuda yardım eder misiniz nasıl yapabilirim ne zaman ne kadar tehlikesi varmı benim için.. Şimdiden Allah razı olsun..

    1. Rabıta yapmak istiyorsanız illa da şeyh gerekmez. Kabe’nin kudsiyetini düşünün, peygamberimizin güzel ahlakını düşünüp ona rabıta ediniz. Veysel Karni de Peygamberimizin güzel ahlakını düşünerek o kemalatı bulmuştur.
      Şeyh diye rabıta yapacağın kimse kemalat ehli değilse Allah korusun devreye şeytanlar girer.

    2. Esselamü aleyküm kardesim 10 yıldır Pir Abdülkadir Geylani Hazretlerinin Kadiri Tarikindeyim. Elhamdülillah rabıtanın sayısız nimet ve lütuflarını Şeyhim Eş Şeyh Esseyid Hacı Hafız Mustafa Yaşar Göletderevi Hz. vesilesiyle tatmaktayım. Arzu ederseniz dersini tarif eder bu güzellikten faydalanmanıza vesile olmak isterim.
      0544 256 xx xx Hilal Özsoy

    3. Aleykümselam Hilal hanım. Allah mübarek kılsın. Onlar bizim büyüklerimizdir. Hürmetlerimizi arz ederiz.

  5. Hocam Allah’ım razı olsun sizden az kalsın takılıp sevinecektim temizleniyorsun kelimesine Allah razı olsun sizden

    1. Allah sizden de razı olsun kardeşim.
      Her ne yaparsan yap İlahi rızaya uygun olup olmadığına bak. İlahi rızaya işin uygunluğu ise Kuran ve sünnete göredir fıkıh ilmine göredir aklımıza ve mantığımıza göre değil. Böyle yaparsan istikametten şaşmazsın.

  6. Selamün aleyküm hocam rabıta esnasında mor bir kapı açılması ve merdivenden önce aşağıya inip sonra daha yukarıya çıkılması kapının rengi mor hocam sonra bir ses duydum temizleniyorsun neye işaret eder acep

    1. Aleykümselam.
      Mor renk mavi ve kırmızının karışımıdır. Mavi nefsi natıkanın nuru, kırmızı ise kalb letaifinin nurudur. Bu iki hassanın karışımı bir nur gözükmüş siz. Ona sakın takılmayınız. Şeriat ölçüsünden hiçbir şekilde ve makamda ödün vermeyiniz.
      “Temizleniyorsun” söz ise şeytanın sözüdür.

  7. Selamun aleyküm.. Rabıta sırasinda kalbimde yanma meydana geliyor. ilk zamanlar tıbbi olabilecegini dusundum. Bazen mide yangisi kalbime vuruyor diye dusundum. Sonra farkettim ki özellikle rabıta da oluyor. Bazı zatlar bunun letaifin çalıştığına işaret olduğunu söylüyor. Eski dönemdeki gibi şeyhimize soramıyoruz
    Malum bu zamanda mübarekle görüşmek mümkün değil. Vekiller de bu konuya çok hakim değiller. ikinci sorum: letaif nurları nasıldır. Parlak bir ışık gibi mi ? Görülürse net anlaşılır mı?

    1. Aleykümselam Kerem kardeşim.
      Rabıtada veya vird esnasında sofilerin bir çoğunda kalbde batmalar veya yangılar oluşmaktadır. Bu hal letaiflerin üzerlerindeki nefsi emmarenin tahakkümünden temizlenmeden kaynaklanan bir ahvaldir.
      Letaif nurları her birinin kendine mahsus renkleri vardır. Mesela kalp letafinin nuru kırmızıdır ruh letaifinin ışığı kehribar sarısıdır. Bu ışıklar güneş ışığı gibi göz alıcı değildir ama hulviyeti çok yüksektir. İlk zamanlar gözlerin kapalı iken görebileceğin bu nurlar zamanla daha da belirginleşir gözünü açtığın zamanlarda gözükmeye başlar. Tabi bu ahvaller tasavvufun en bidayetidir.

    1. Kendini dünyadan öte aleme göçmüş aradan yüzyıllar geçmiş bedenin toprağa karışmış olduğunu düşün. Mürşidin kabrine ziyarete geldiğini düşünerek yok olduğunu hisset.. Bu kolay olmayacak ama önceleri öyle hissetmeye çalış. Zamanla alışırsın.

  8. Bağlıyım zaten korku hiç yok aslında bir anda karşıma çıkınca ilkkez farklı oldum yalnızca ama karnıma vesayre sancılar giriyor kalbime belki letaif kaynaklıdır dedim tıbbi bişey olmadığı için yoksa rabıta rahatsizlik vermiyor hocam yanlış anlattım sanırsam

    1. Rabıtaya girmeden önce ayetel kürsi felak ve nası okuyunuz.

  9. Hocam selamün aleyküm kalbimde karnimda ve timus bezi denen bölge var biliyorsunuzdur o bölgelerde yanma heyecan kaplaması tarzı şeyler oluyor iki gündür iyice arttı kalbim çarpıntı yapiyor tıbbi bir durum yok kalbim atınca elbiselerim titriyor bu gerçekten birde rabitada esmer bir adam göründü şeytan sanirim korku sardı içimi hocam yardımcı olurmusunuz nedendir bunlar

    1. Aleykümselam.
      Siz çok korkmuş olmalısınız. Korkulu şeyler dinlemeyiniz ve korkulu filmler seyretmeyiniz. Her sabah ve akşam üçer kez ayetel kürsiyi , kureyş suresini ihlas, felak ve nas surelerini okuyup Allaha sığınınız.
      Rabıta zararlı oluyorsa bırakınız.
      Rabıtayı hakkı ile yapmak herkesin yapacağı iş değildir. Rabıta, kamil ve mükemmil bir mürşidin manevi kontrolünde olmalıdır.
      Bu zamanda da kamil ve mükemmil bir mürşid bulmak çok zordur.

  10. Tarikat ehli olmak isteyen bir arkadaşım soruyor “Kişi zikir çekerken neden Allah lafzını veya kabeyi değilde mürşidi düşünmeli?” Buna nasıl cevap verilmeli…

    1. Öyle bir şey yok. Her kim söylemişse çok yanlıştır. Zikir çekerken ne mürşid ne de Kabeyi düşünmek doğru olmaz.
      Zikir çekerken Allahın isim ve sıfatlarının anlamını düşünün. Hatta sadece “O Allah ki eşi ve benzeri ve dengi yoktur” diye düşünün. Bundan başka aklınıza ne gelirse ona bağlanmayın.

    1. Namazda bile olan vesvese rabıta da daha çok olabilir. Aldırma.
      Bu rabıtayı da vesveseyi de şeytanı da Allahın yarattığını düşün ve vesvesenin şerrinden Allaha sığın.

    1. Bir mürşide bağlı iseniz o size nasıl yapacağınız hakkında talimat verir.

  11. Selamunaleykum akşam rabıtasından sonra kuran okuyabilirmiyim bir küçük hatme yapanın sevabı nedir?

    1. Aleykümselam.
      Uygun ve abdestli olduğun her zaman Kuran okuyabilirsin. Küçük veya büyük hatmenin sevabını Allah bilir.

  12. Selamünaleyküm hocam, rabıta yaparken mavi renge yakın mor ve beyaz ışıldak gibi renkler görüyorum uzun zaman gitmiyor. Birazda korktum.
    Hayırmıdır,şermidir bilemedim.
    Size sormak istedim.

    1. Mavi veya mor renkler nefsi natıkanın nurudur. Beyaz ise sır letaifinin nurudur.
      Şer olacak bir şey yok. Zikre devam.

  13. Es Selamun Aleyküm. Hocam mürşid rabıtası yapar gibi Peygamber Efendimize (s.a.v) rabıta yapılabilir, manen fayda sağlanabilir mi? Eğer manen fayda sağlanırsa bu fayda kendi mürşidimize yapılan rabıtadan daha mı fazla ve faziletli olur? Yoksa manevi ilerleyiş için yalnızca hayatta veya vefat etmiş bir mürşidi kamilin himmeti(ruhaniyeti) mi gerekli? Allahu Teala Hazretleri razı olsun hizmetlerinizi daim etsin ve kabul buyursun. Amin.
    Vesselam.

    1. Aleykümselam.
      Bir çocuğu büyük adam yapmak için önce ilk okula yazdırırlar. Okuma yazmayı düzeltip ilerlediğinde üst sınıflara gönderiler. Daha da ilerleyince diplomasını verirler doktor, mühendis, mimar vs. yapalar.
      Bu çocuğu okutmadan belli bir eğitimi vermeden doğrudan doğruya bir köprünün inşasını teslim etseler ne olurdu?
      İnsanlar maneviyatta da böyledir. Avam bir kimse edeb bilmez erkan bilmez. Bunu eğitmeden Rasulullahın manevi huzuruna alsalar ne yapardı? Çok büyük edepsizlikler yapar suçu da çok ağır olurdu. Padişahın gıyabında yapılan edepsizlikle huzurunda yapılan edepsizlik aynı mıdır?
      Mürşidin ahvali Rasulullahın ahvaline göre avamın ahvaline daha yakın olduğu için iş önce mürşidin terbiyesinden geçer.

    2. Selamin aleykum hocam
      Rabita yaparken büyükler rabita yaptıklarımız mübarekler bizi gorurmu hissedilenler gerçek olabilirmi sanki evde odada biri gelip gidiyor gibi his oluyro olabilirmi ben hazırlık ders 1 deyim 2 ay gibi sürede.

    3. Aleykümselam.
      Rabıta ibadet değildir. Rabıta rabıta yapan kişiyi daha çok sevmek için değil Allaha yakın bir zat olduğu zannıyla onu hatırlayıp kalbimizdeki dünya sevgisini çıkarıp Allah sevgisini artırmak için yapılır.
      Rabıta yapılan kimsenin bundan haberi olup olmaması Allahın ona bildirmesine bağlıdır. Buna takılmamalıyız. Kalbimizi sadece Allaha bağlamalıyız. Mürşidi vesile bilmeliyiz.

    1. Tıbbî bir durum yoksa normaldir. Letaiflerin uyanması halinde öyle şeyler olur.

    1. Abdestli olarak kıbleye dönüp diz üstü oturduktan sonra,
      33 kez estağfirullah” dedikten sonra bir an öldüğünüzü düşünürsünüz..
      ..sonra teneşirde cesedinizin yıkandığını, kefenlenip cenaze namazınızın kılındığını düşünürsünüz. İnsanların sizin tabutunuzu kabristana götürdüğünü görür, konuşmalarını işitir fakat cevap veremediğinizi düşünürsünüz. Cesedinizin kabre konduğunu üzerinin toprakla örtüldüğünü görür ama ses çıkaramadığınızı bu esnada münker ve nekir isimli sorgu meleklerinin minare gibi üzerinize geldiğini ve;
      – Rabbin kim, dinin kim, kitabın kim? diye gürlediklerini işitir ve;
      33 kez estağfirullah çekerek gözlerinizi açar, henüz hayatta olduğunuzu, günahlarınıza tövbe etmek ve salih ameller yapmak için fırsatınızın olduğunu anlayıp kendinize gelirsiniz.

    1. Tabi özürlü halde iken rabıta ve tefekkür yapabilirsiniz. Sadece Kuran okuyamazsınız. Ama korkulu anlarda dua niyetiyle felak ve nas surelerini okuyabilirsiniz.

  14. Onu gormeyide çok isteyerek yaptım ve o guzellik şeytani olamaz oyle mutluyumki Allah razı olsun

  15. Rabıtada peygamberimizin gozlerini gordum sonra araya perde gibi birşey geldi gerçekten odur değilmi ben baya emin oldum çunku selamun aleykum hocam

    1. Aleykümselam. Peygamberimizi görmüşseniz odur tabi ki. Şeytan onun şekline giremez.

  16. İlgili yazıda nasıl rabıta yapılacağı mevcuttur. Lütfen yazıyı gözden geçiriniz.

  17. Selamın aleyküm yazınızı okudum rabıta sırasında nefsi ezmekten bahsetmişsiniz biraz daha açarmısınız anlayamadım yani kendimizi küçük günahkar görüp yardımmı istiycez.birde rabıta nurlarını sadece kalbime geldiğini düşünüyodum diğer noktalara yaymıyodum fayda göremedim şimdi yayıyorum biraz faydası oldu

    1. Aleykümselam.
      Rabıta esnasında kendini ne kadar işe yaramaz ve hakir ve günahkar görürsen kabine o kadar İlahi feyz girer kalbin nurlanır ahvalin güzelleşir ibadet yapmak kolaylaşır.

  18. Hayirli akşamlar rabitamda hiç bir şey düşünemiyorum gözümün önüne hiçbir şey getiremiyorum iki aydır dersliyim bu durum beni çok üzüyor yardımcı olurmusunuz

    1. Hayırlı akşamlar.
      Rabıtanda bir şeyler görmemek önemli değildir onun için üzülmeyiniz. Mürşidi göreceğim diye de kendinizi yormayınız. Onun nasıl büyük bir huşu içinde abdest aldığını büyük bir saygı ile İlahi huzura durup namaz için tekbir aldığını, Kuran okuduğunu, Allaha rüku ettiğini sonra büyük bir edeb ve ta’zîm ile secde ettiğini dua ettiğini düşünün yeter.

    1. Rabıtanın ve virdin kazası olmaz. Farz ve vacib ibadetlerin kazası olur sadece.

  19. Ben tarikata girmedim girmeyi çok istiyorum ama sırf rabıtayı layıkıyla gerçekleştirememekten korktuğum için cesaret edemiyorum
    Birkaç defa denedim çok lalettayn hiç lezzet alamadığım bir şey oldu ve bir daha teşebbüs etmedim doğruyu söylemek gerekirse nasıl yapacağım da tam anlatılmadı sanırım eşimde benim fazla dalıp bu dini konulardan çıkamayacağımı düşündüğü için çok karşı.tesettüre girmemi bile hala kabul edemedi .ama tarikata girmeyi çok istiyorum .rabıtayı tam olarak nasıl yapmam getekir

    1. Tarikat; nefsi kötü huylardan tezkiye, kalbi manevi kirlerden tasfiye edip İlahi nurların gönül aynasında parıldamasıyla imanı taklitten tahkike erdirmektir… Tarikatta kamil ve mükemmil mürşid, zikir, sohbet, vird ve hatme ve rabıta vardır. Rabıta zor değildir. Bayanlar Mürşidin yüzünü değil ondan yansıdığını sandığı bir nuru, ışığı tahayyül eder.
      Ama mürşid ve tarikat doğru olmalı. Sahtekarlara kapılmamak lazım.

    1. Aleykümselam.
      Kadınlar özel hallerinde de rabıta yapabilirler. Vird yapamazlar. Çünkü sadatlara fatihalar okunur ve hediye edilir. Onun için abdestli olmak gerekir.

  20. Selamunaleykum Muhsin Bey ,anladığım kadarıyla rabıtanın olmazsa olmazlarından biri mürşidimize karşı güzel muhabbet beslemektir ancak bunu yapabilirsek rabıtamız güzel olur fakat onu çok fazla tanıma imkanımız yok çok bilgide alamıyorum bu muhabbeti nasıl kurabiliriz ,bilgi verebilirmisiniz .Allah razı olsun

  21. Selamunaleykum beni rabıtada uyku basıyor çok yorgun oluyorum rabıtadan sonra yarım saat elim ayağım tutmuyor halsizlik oluyor kalbin atışları hızlanıyor acaba niye?

Bir yanıt yazın