Beş Letaif (Letaif-i Hamse)

Yazan: Bekir Abdullah
Letaif-i Hamse:
Arapça beş latife demektir. Letaif, latifenin çoğuludur. Latife nedir?

Latîfe; Gözle görülmeyen, maddeli, zamanlı ve ölçülü olmayan ruhla ilgili ruhun açılımlarıdır. Bunun insanda bulunan bölümüne letaifi hamse, madde aleminin dışında olan aslına ise, Alem-i Emr denilir.

İnsanda bulunan bu latifeler: Kalp, ruh, sır, hafi ve ahfadır. (İmam-ı Rabbani hz.)
Hadisi Kudside beş latifeden şöyle söz edilir:
-“ Elâ inne filcesedi kalben ve filkalbi füâden ve filfüâdi sirran ve fissirrı hafiyyen ve filhafiyyi ehfâ ve ene filehfâ.” A-ALLAH LAFZI
Meali:
“Dikkat ediniz, cesette bir kalb vardır, Kalbin içinde bir füad(ruh), füadda dahi bir sır vardır. Sırda hafi, hafide dahi ahfa vardır. İşte ben (İlahi nurun tecelli etmesi anlamında) ahfadayım.”

(Hadis-i Kudsi El-ithafatüs-Seniyye fi’l-Ehadisi’l-Kudsiyye)

KALP NEDİR?
Allah celle celalühü buyurdu ki; Este eûzü billâh;
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَل۪يغًا
sadekaallahu’l-azîm.
Mealen:
– “Allah, onların kalplerinde ne var, ne yok çok iyi biliyor. Bu sebeple sen onlara aldırma, onlara öğüt ver ve ruhlarına işleyecek tesirli sözler söyle.”
Mezkür ayeti kerimdeki şu ibarelerden (mealen);
“Allah, onların kalplerinde ne var, ne yok çok iyi biliyor. ..ve ruhlarına işleyecek tesirli sözler söyle.” kalp ile ruhun ayrı mahluklar olduğunu ve dahi insanın bunlardan da ayrı bir mahluk olduğunu anlamaktayız.

İmamı Rabbani hazretleri insanın elif değil de ayın ile başlayan ADEM kelimesinin kapsamında olan, hiçlik olduğundan söz eder. Kalp de ruh da, beden de insana verilen birer emanettir. İnsana bir ruh verilmiş, onun aleme açılacağı bir de gönül verilmiştir. Ruh ile anlar bilir işitir görür irade eder gönül ise bunların sarayıdır. Gönlün her iki aleme de yönelebilmesi için bir beden bedene bir yürek yüreğin emrine bir beyin beynin emrine de tüm bedenin organları verilmiştir.
NOT: (Hz. Adem ile ilgili değildir bu söz. Çünkü Adem ismi elif ile başlar ayın ile değil.)

***
Kalp(gönül), bendendeki yürek değildir. Beyin hiç değildir. Ama kalp yani gönül ruhun yürekteki tecellisidir. Ruhun gözü ve diğer duyuları çok yönlüdür. Bir yönü iç aleme(melekuta) bakar diğer yönü ise dış aleme yani dünyaya bakar. Gönlün dünyaya bakan pencereleri beyindeki duyu merkezleridir. Bazılarının sandığı gibi beyin gören işiten bilen ve hisseden değil ruhun dış aleme açılan pencereleridir. O pencerelerden biri işlemez hale geldiğinde insan dış aleme ya kör olur ya sağır olur ama insanın iç aleme bakan kalbi hissetmeye görmeye işitmeye devam eder. İnsanın Kalbi imandan uzak olduğunda ise manevi aleme kör ve sağırdır.
2) Sözde felsefeci bir yazarın “Eski Çağlardan beri(Aristo/Yunanlar/Sümerler) insanlar aklın merkezini kalp sandığından Allah’da bu ayetlerde insanlara onların bildiği ve anladığı şekliyle hitap etmiş elbette Allah Aklın beyinde olduğunu biliyor lakin burada amaç insanlara bildiği ve anladığı şekliyle hitap etmektir” demesi, müslümanları cahil saymasıdır.
Aristo ve diğerlerinin ilk çağda bildiklerinin hepsi doğru değil, bir çoğu yanlıştır.
Allah insanlara doğruları söylemekten asla çekinmez. İnsanların bir şeyi anlamasını dilediğinde onlara o şeyin anlayışını da verir. Söz konusu felsefeci yazar Allah’ı gerçekten tanımış olsaydı öyle şeyler saçmalamazdı.
İnsanın dünya ile bağlantıları beyinle, öte alemle bağlantıları ise basiretledir. Dünyayı beyinle görür işitir ve idare ederiz ama iman gönülledir ve öte alemleri ve rüyaları gönülle görürüz. Gönül duyuları kör olanlar insanı beyinden ibaret sanırlar. Beyin ölümü gerçekleşenler neden kalp durmadıkça ölü sayılmazlar? Çünkü ruh henüz bedeni terk etmemiştir ama beyin ölümü ile dünya ile iletişimi kesilmiş olduğundan konuşamaz, işitemez ve kımıldayamaz.
Söz konusu felsefeci yazarların kitapları zehirli sarmaşık gibidir. Onlardan uzak durmalı ki felah bulmalı insan.

B  E  Ş    L  E  T    İ  F

Allahu tealanın isimlerinin nurlarının Âlem-i Emr denilen ruhlar aleminde ki yansımalarına letaif denilmektedir. Bu ilahi ışıkların yansımaları, insanın göğüs bölgesinde belli noktalarda tecelli etmeleri halinde, bu ilahi ışıkların yansımaları zevken tadılır, gönül gözü ile belli renklerde görülür. 
Alemi Emre ait kalp, ruh, sır hâfi ve ahfâ letaiflerin tekamülü paralelinde toprak, su, ateş ve hava unsurlarından oluşan nefsin terbiyesi gerçekleşir.

1- KALB: İnsanda bulunan, alem-i emrdeki beş latifenin suretleri olan kalb (gönül), ruh, sırr, hafi ve ahfa latifelerinden kalb latifesinin yeri, sol memenin iki veya dört parmak altıdır. Kalb latifesinin aslı, büyük alemdeki arş-ı muazzamdır. Kalb latifesinin kemal hali, huzur tecellisi ve Hakk’a teslimiyettir.
* Kalb latifesinin huzur ve Hakk’a teslim oluş tecellisini, Toprak Unsurundan gelen farzları yapmaktaki gevşeklik ve haramları talebteki istek ve arzusu örtmüştür. Bu örtü, bu ağırlık, mürşidin talimatı ile yapılan zikir, rabıta ve gönül sohbetleri ile kaldırıldığında, kalb latifesinin kırmızı nuru ve huzur tecellisinin manevi zevki, ibadetleri yapmaktaki gevşekliği ortadan kaldırır. Salikin ahlaki durumu, hilme ve sabra ve Hakk’a teslimiyete dönüşür.

2- RUH:   Sağ memenin altında tecelli eden ruh letaifinin belirtisi, Allahu Teala’nın sevgi ışığının tecellisidir.  Ruh latifesinin kemal hali cezbe ve muhabbet-i zatiyedir.
* Su Unsurundan ileri gelen noksanlık nifaktır.   Bu letaifin üzerini su unsurunun nifak, döneklik,  çabuk vazgeçme, vefasızlık gibi kötü belirtileri örtmüştür.  Kişinin iç aleminde sürekli yeni şüphelerin ve vesveselerin doğmasına sebebtir. Bu durumda olan insan içindeki iki yüzlülükle mücadele vermekle karşı karşıyadır. Eğer bu hale mağlup olursa, iyilerin yanında iyi, kötülerin yanında kötülüğü savunan bir münafık durumuna düşerek, ruh latifesinin kehribar sarısı rengindeki nurunun muhabbet-i zatiye cezbesini perdeler. Bu durumda ki bir salik mürşidinin talimatı ile yaptığı zikir ve virdle, o karanlık perdelerden kurtulup, yerine muhabbet cezbesi tecelli ederek, kişideki ikiyüzlülük hali gerçek Allah sevgisine dönüşür. Salikin ahlaki durumu razı olmaktır. Zira karşılaştığı her şeyde Hakk’ın kemal ve cemal tecellisini görmesidir.

3- SIRR: Sırr latifesinin yeri, sol memenin iki veya dört parmak üstündedir. Sır latifesi için yaratılan kemal hali, vahdet taleb etmek olup, bizzat Allahu Tealayı taleb etmektir.
* Ateş unsurundan ileri gelen noksanlık ise, öfke, menfaatçilik, haset, hırs ve şehvettir. Bunlarda sırr latifesinin vahdet talebini örterek kişiyi öfke, menfaatçi hasetçi bir hale sokar. Bu durumdaki bir salik mürşidinin talimatıyla yapmış olduğu zikir ve ibadetler sebebiyle, ateş unsurunun öfke , şehvet ve hırs hali, şeriate sevgi ile bağlılığa ve İlahi muhabbete dönüşür.  Öfkesi artık Allah için olur. Hırsı, ibadetleri daha çok yapmaya yönelir. Hasedi, îsara dönüşür.

4- HAFİ: Letaifinin tecelli yeri sağ göğüsün üzeridir. Bu letaifin kemal belirtisi şekerin suda erimesi gibi, her bir eşyada ilahi nurların  tecelli ettiği görülür. Bazı sufiler: “Her nereye baktım ise Rabbimi gördüm” demelerinin anlamı budur. Görülen alemlerin Rabbi değil,  O’nun isimlerinin nurlarının hafi letaifindeki  yansımalarıdır. Yani İlahi isimlerin nurlarının gölgesinin gölgeleridir…
* Allahu Teala’nın lutuf ve keremi ile bu letaifin üzerindeki hava unsurunun kibir ve gurur perdesi kalktığı zaman, bu letaifin nuru gönül aleminde ışık vermeye başlar ki kul, o vakit bütün kibir ve gurunu ayaklar altına serer.

Evet kulun çalışması sebeptir ama.. İlahi yardım ve lutuf olmadan kul asla,  kibir ve gururun pençesinden kurtulamaz. İlahi lutuf ve yardıma mazhar olmak içinse doğru itikat, ihlasla salih amel ve çok çok tazarru ile yalvarış,  yani dua gerektir.

5- EHFÂ LETAİFİ: Bu letaif en gizli, gizlinin de gizlisi anlamındadır… İnsandaki tecelli yeri boyun çukurudur. Bu letaifin kemal tecellisi ise, izmihlaldir, yani fiilen değil, hükmen kayboluş ve yok oluş safhasıdır.
* Madde unsurunun beşincisi olan nefsi emmarenin bu aşamadaki hastalığı ise bütün hastalıkların kaynağı olan ene, yani benliktir. İnsan nefsinin ilahlık iddia etmesi bu nefsi emmarenin hastalığıdır. Bu ehfa letaifinin nuru tecelli etmeden bu hastalıktan kurtulmak imkansızdır. İşte bu nur ilahi bir lütuftur ki, ona  mazhar olanlar her şeyinden geçerler, kendilerindeki her şeyin İlahî bir emanet olduğu açıkça bariz olur.

     Bu letaiflerin insandaki suretleri tamamlanarak geçildikten sonra alemi emirde ki, yani arşın ötesindeki alemi ervahta bulunan asılları da geçilerek, İlahi isimlerden birinin nurlu tecellilerine mazhar olan talibin nefsi, mutmainne makamına erer ve nefis Rabbinden razı olur ve Rabbi de ondan razı olur. Kişinin nefsi bura da kulluk makamına ermiş olur. Artık ibadetlere karşı isteksiz olan nefis, bundan öte aşk ve arzu ile Rabbine kulluk eder. Artık kulun içinde tek muhalefet vardır. O da bedeninde ki dört unsurun dengesini sağlamaktır. Yani büyük cihat.

Yazan: Abdullah Bekir

Loading

15.425 - 5
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“Beş Letaif (Letaif-i Hamse)” üzerine 8 yorum.

  1. Letaiflerle ilgili kutsi hadise kaynak verir misiniz lütfen!!
    “Dikkat ediniz.her bedende bir kalp.her kalpte bir fuad, her fuadda bir sır, sırda hafi, hafi de ahva vardır.” adında bir hadisi kutsi var mıdır? varsa kaynağı nedir. neden hiç bilinmemektedir. saygılarımla…bu konuda önce arapçası sonra kaynağı vs bilgi verir misiniz.

    1. Letâifler.
      Bir kudsî-hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur :
      اَلاَ إِنَّ فىِ الْجَسَدِ قَلْباً وَفىِ الْقَلبِ فُؤاَداً وَفىِ الْفُؤاَدِ سِرّاً
      وَ فىِ السِّرِّ خَفِيّاً وَ فِى الْخَفِىّ اَخْفىَ وَ اَنا فِى الْاَخْفَى
      (Kaynak: Hadis-i Kudsi El-ithafatüs-Seniyye fi’l-Ehadisi’l-Kudsiyye)
      “Dikkat ediniz, cesette bir kalb vardır. Kalbin içinde de bir fuad vardır. Fuadda dahi sır vardır. Sırda da hafi vardır. Hafide dahi ahfa var.. İşte benim nurum, o ahfadadır.”
      ***
      LETAİFLER:
      Kalp makamı: Sol memenin dört parmak altında olup nûru kırmızıdır.
      Ruh makamı: Sağ memenin dört parmak altında olup; nûru kehribar sarısıdır.
      Sır makamı: Sol memenin dört parmak üstünde olup; nûru beyazdır.
      Hafî makamı: Sağ memenin dört parmak üstünde olup; nûru zümrüt yeşilidir.
      Ahfa makamı: Göğsün ortasının biraz üstündedir olup; nûru siyahtır.
      Nefs-i Nâtıka makamı: İki kaş ortasında olup nûru mavidir. Nefs-i Nâtıka, insanın aslı demektir.
      (Kaynak: Mektûbât-İmâm-ı Rabbânî 3.Cilt 62.Mktb)

    1. Bu tekamüllere ulaşmak için Ehli sünnet itikadını iyi öğrenmek ve Kuran sünnete göre yaşamak Peygamberimizin ahlakı ile ahlaklanmakla mümkündür.

    1. İnsan bedeni dört unsur (toprak, ateş, su, hava) ve bir de onların başı nefs-i emmareden müteşekkildir.
      İnsandaki suyun galabe çalması su unsurundan ileri gelen noksanlık nifakın galebesine delalet eder…   
      Bu ruh letaifin üzerini su unsurunun nifak, döneklik,  çabuk vazgeçme, vefasızlık gibi kötü belirtileri örtmüştür.  Kişinin iç aleminde sürekli yeni şüphelerin ve vesveselerin doğmasına sebebtir. Bu durumda olan insan içindeki iki yüzlülükle mücadele vermekle karşı karşıyadır. Eğer bu hale mağlup olursa, iyilerin yanında iyi, kötülerin yanında kötülüğü savunan bir münafık durumuna düşerek, ruh latifesinin kehribar sarısı rengindeki nurunun muhabbet-i zatiye cezbesini perdeler. Bu durumda ki bir salik mürşidinin talimatı ile yaptığı zikir ve virdle, o karanlık perdelerden kurtulup, yerine muhabbet cezbesi tecelli ederek, kişideki ikiyüzlülük hali gerçek Allah sevgisine dönüşür. Salikin ahlaki durumu razı olmaktır. Zira karşılaştığı her şeyde Hakk’ın kemal ve cemal tecellisini görmesidir.

  2. üstteki hadisi şerifi imam rabbani hz aktarmış onu anladım lakin açıklama kime ait acaba?kaynağı kim?

    1. Hadisi şerif Kudsi hadistir. Kaynağı altta belirtilmiştir.
      Açıklamalar ise Abdullah Bekir hocaya aittir.
      -“ Elâ inne filcesedi kalben ve filkalbi füâden ve filfüâdi sirran ve fissirrı hafiyyen ve filhafiyyi ehfâ ve ene filehfâ.” A-ALLAH LAFZI
      Meali:
      “Dikkat edniz, cesette bir kalb vardır, Kalbin içinde bir füad(ruh), füadda dahi bir sır vardır. Sırda hafi, hafide dahi ahfa vardır. İşte ben (İlahi nurun tecelli etmesi anlamında) ahfadayım.”

      Kaynak: (Hadis-i Kudsi El-ithafatüs-Seniyye fi’l-Ehadisi’l-Kudsiyye)

Bir yanıt yazın