Materyalist zihniyet evrenin bir yaratan olmaksızın kendi kendini var ettiğini iddia etmektedir. Olmayan bir şeyin kendi kendine varlık alemine çıkması boş bir iddiadır. Böyle asılsız iddiaların amacı her kötülüğü istedikleri gibi yapabilme kılıfıdır.
Allahu teala vardır ve birdir. Eşi ve benzeri yoktur. Kemal sıfatlara sahiptir. O sıfatları Allahu tealanın ezeli ve ebedi zatı ile kaimdir. Her akıl sahibi bunları bilmekle yükümlüdür. O İlahi sıfatlar ne Allah’tır ne de Allah’tan başkasıdır.
İmtihan sebebi olan şeytan denilen aldatıcı mahluklar ise insan ve cinleri olmayan ilahlara taptırmaya ya da Allaha iman etmekten çeviremediği kimseleri Allah hakkında yanlış bilgilere yönlendirmeye çalışmıştır. Bunların önüne geçmek için Ehli Sünnet ulemasının Kuran ve Sünnete dayalı İlahi sıfatlar hakkında bizlere sunduğu doğru bilgileri öğrenmemiz şart ve elzemdir.
A- ALLAH’IN ZATİ SIFATLARI:
1–Vücud: Allah vardır, varlığı kendisindendir. Madde ve cisim değil, nasıldır diye düşünmek haramdır. Çünkü hayal edilen her şekil, akla gelen her görüntü mahluktur.
NOT: Bazı cahiller “Allah ne vardır ne yoktur” derler. Onların bu itikatları Allahın zati sıfatlarından Vücud sıfatını inkar olur. İslam akla ve felsefeye değil vahye dayanır.
2-Kıdem: Varlığının öncesi yoktur, yani ezelidir. Varlığının başlangıcı olan tüm mahlukata, varlığının bir başlangıcı olmayan, ezelî bir varlığın olması gereklidir..
3-Bekâ: Allah’ın varlığının sonu yoktur.
4-Kıyambinefsihi: Hiçbir kimseye muhtaç değildir. Yemeğe, içmeğe, uykuya ihtiyacı yoktur. O’nu bir an ne uyku, ne de dalgınlık tutamaz.
5-Vahdaniyet: Birdir, eş ve oğul edinmekten münezzehtir(Temizdir, yücedir.) Ortağı ve benzeri yoktur. O doğurmamıştır, doğurulmamıştır. Hiç bir kimse O’na denk olamaz.
6- Muhaleftün li’lhavadis: Mahluklarından (yaratıklarından) hiçbirine benzemez.
B- ALLAHU TEALANIN SUBUTİ(manevi) SIFATLARI
1- Hayat: Allahu Teala diridir. 5- Kudret: Allah’ın kudreti sonsuzdur.
2- İlim: O Allah(c.c.) ilim sahibidir. 6- İrade: Evrende herşey O’nun iradesi ile olur.
3- İşitme: O Allah(c.c.) işitendir. 7- Kelam: Allah’ın kelam sıfatı vardır.
4- Görme: O Allah(c.c.) görendir. 8- Tekvîn: Allah’ın fiili sıfatıdır. Var eder veya yokeder.
Allahu Teala’nın sıfatları ezeli ve ebedi olup, bütün kemal sıfatlar O’nundur ve eksik sıfatlardan münezzehtir.(temiz ve yücedir) . O’nun sıfatları ne zatının aynı, ne gayrısıdır. Kemal sıfatları ile ezelde vasıflanmıştır. Mahlukata güç veren , hayat verip yaşatan onları her an varlıkta durduran O’dur. Bilmek için beyine, görmek için göze, işitmek için kulağa, söylemek için dile, sese ve harflere ihtiyacı yoktur. O ezelden ebede bir tek kelam konuşucudur. O’nun yüce Zatının ve sıfatlarının hakikatını düşünmek haramdır. Akıllar buna asla güç getiremez.h O’nu kalbde nasılsız ve niçinsiz, hiç bir şeye benzetmeden sevgi, saygı ve edeble ile hatırlamak Allah’ı zikirdir.
C- ALLAHIN TENZİHİ SIFATLARI:
Allahu teala birdir., zatından sıfatlarında isimlerinde fiillerinde ve mülkünde ortağı yoktur. Allah cisim ve cevher değildir.
Şekil, hudut, ölçü, sayı ve parçalanma kabul etmez. Herhangi bir yer işgal etmediği gibi mürekkeb ve sonu olan bir varlık da değildir. Ölçüde ve taksimde başka varlıklara benzemez. Allah herhangi bir şeye girmediği gibi Allaha da herhangi bir şey hulul etmez.
Allah araz değildir ve arazlardan uzaktır. Ne kendisi yaratıklara benzer ne de yaratıklar O’na… O’nun benzeri yoktur. Ölçüye sığmaz. Ne herhangi bir bölge ne de yönler O’nu ihata edemez. Yer gök de O’nu içine alamaz. Zaman ve mekandan münezzehtir. Bir mekanda sabit olması düşünülemez. Zaman, an, gece, gündüz, soğuk, sıcak O’nun üzerine cereyan etmez. Olaylardan etkilenmez. Tüm sıfatları yok olmaktan münezzehtir. Sıfatlarının kemale ermeye ihtiyacı yoktur. Acizlik, kusur ve ayıptan münezzehtir. Dalgınlık uyku O’nu tutmaz. Usanma, bıkkınlık gibi beşeri zaaflardan münezzehtir. Ölüm ve yokluk O’nun hakkında düşünülemez. Ölümü ve yokluğu var eden O’dur. Tüm olayların tasarrufu O’nun kudret elindedir. Malumatının ve kudretinin sonu yoktur.
Keyfiyet, cinsiyet, haller, gülmek, tebessüm, güleryüzlülük, keder, sevinç, hüzün, acı duymak gibi sıfatlarla sıfatlanmaz.
Gelmek, gitmek, ileri veya geri gitmek yukarı aşağı inmek çıkmak, bitişmek, ayrılmak, toplanmak ve dağılmak gibi şeylerle tavsif olunamaz. Oturmak, kalkmak, yatmak, hareket etmek, sakin durmak, artmak, eksilmek, büyümek, küçülmek gibi şeylerle vasfedilemez.
Unutmak, hata etmek, dehşete kapılmak, bir illet veya hastalığa kapılmak, zafiyet, musibet, meşakkat, fütur( iş yapma arzusunun yok olması), zillet, sabırsızlık, korku gibi haller Allaha isabet edemez.
Allah inatçılık, alçaklık, başıboşluk, acelecilik, kalabalık, suç işlemeye meyletmek, cehalet, geri zekalılık, bir şeyi gizlemek, cimrilik, tamahkarlık, hırsa kapılmak gibi beşeri sıfatlardan münezzehtir.
Çoğalmak, uzamak, sayılmak, parçalanmak, uzuv sahibi olmak, çeşitli maddelerden oluşmak, var olmak için herhangi bir unsura muhtaç olmak Allah hakkında düşünülemez.
Devamı yazılacak inşaallah…
EVREN VE İÇİNDEKİLER HAKKINDA BİLİMSEL AÇIKLAMA:
İçinde yaşadığımız görünen evrenin boşluğunu atomlardan oluşmuş madde denilen yoğunlaşmış enerji doldurmaktadır. Enerji diyoruz zira atomların yapısını enerjinin yoğunlamış parçacıkları oluşturmaktadır.
Bilinmelidir ki, canlı ve cansızların en küçük yapıtaşlarını atom denilen gözle görülemeyecek kadar küçücük parçacıklar oluşturur. Canlıların maddesini oluşturan atomlarla cansızların maddesini meydana getiren atomların yapısını oluşturan enerjinin vasfı aynıdır hiçbir farkı yoktur. Bu da demektir ki canlılardaki ruh madde ötesidir bu maddesel evrene ait değildir…
Canlılar kendilerini ve çevresindekileri maddesel beyinle değil ruhla algılamaktadır. Maddesel beyin ve sinirler madde alemi ile ruhun arasındaki iletişim aracından başka bir şey değildir.
CANLILIK NEDİR?
Buna en küçük canlıdan başlayabiliriz. En küçük canlı hücre ve onun parçalarıdır.
Hücrenin Yapısı:
1)Çekirdekçik, 2) Çekirdek, 3)Ribozom, 4)Vezikül, 5)Granüllü (Tanecikli) Endoplazmik Retikulum, 6)Golgi Aygıtı, 7)Sitoiskelet, 8)Granülsüz (Düz) Endoplazmik Retikulum, 9)Mitokondriler, 10)Koful, 11)Sitoplazma, 12)Lizozom, 13)Sentriyoller Sosis veya çomak biçiminde, zarımsı bir yapıdır.
Her hücre bir sitoplazma ve çekirdekten meydana gelir. (Prokaryot canlılar hariç) Kromozomlar hücre çekirdeği içinde bulunurlar ve ipliksi yapıdadırlar. Kromozomlar, molekül yapıları çok iyi bilinen DNA (deoksiribo nükleik asit) zinciri ile histon denilen protein zincirinden oluşur.
Görüldüğü gibi hücrenin yapı taşları moleküllerden oluşmaktadır. Her molekül ise birkaç veya daha fazla cansız, eylemsiz, kör ve sağır atomlardan oluşur. Canlıların işitmesini, görmesini bir şeyi tatmasını, yapısındaki özellikleri üremek için diğer moleküllere aktarması bu kör ve sağır ölü atomlar yığını moleküllere bağlamak milyonlarca kör ve sağır adamın bir araya gelerek gören ve işiten bir kimse olduklarını iddia etmek kadar asılsız bir iddiadır.
Bu cansız, akılsız, eylemsiz, kör, sağır ve iradesiz parçacıklar olan atomların uygun ortamlarda birleşmesine molekül denilir. Moleküllerin bir araya gelmesinden canlıların yapı taşları hücreler meydana gelir. Hücrelerin bir araya gelmesinden organlar meydana gelir. Organların bir araya gelmesinden değişik canlılar meydana gelir.
ATEİSTLERİN YARATILIŞ HAKKINDAKİ SAÇMALIKLARINI ELEŞTİRİ
Evrenin bir yaratıcı tarafından yaratıldığını inkar edenlere göre evrendeki canlılar cansız kör, sağır ve bilinçsiz atomlar tarafından yaratılmış. Yani canlılar kendi kendilerini yaratmış. Bu ölü atomlar anlaşıp uygun ortamlarda bir araya gelerek canlıların yapı taşları olan molekülleri oluşturmuşlar. Sonra bu akılsız, kör ve sağır moleküller tekrar anlaşıp bir araya gelip kromozomları, DNA’ları ve canlı hücrelerini oluşturmuşlar sonra da en basitten en zoruna dek kendilerini geliştirerek tüm evrendeki canlıları oluşturmuşlar. Yani; şehirleri köyleri canlı insanlar değil de ölü insanlar imar etmiş.
Bu inanç; Süleymaniye Camiinin taşlarının uzaktan iletişimle anlaşıp bir araya gelmesi ve tekrar anlaşarak bir proje yaptıktan sonra her bir taşın yerli yerine gelip o devasa eser Süleymaniye Camiini Mimar Sinan’sız inşaa etmeleri anlamına gelir ki bu batıl bir iddiadır.
Milyonlarca körü, sağırı ve DELİYİ bir araya getirerek bunlardan bir tane gören, işiten ve akıllı bir adam çıkaramazsınız.
Doğa denilen toprak, su, ateş ve hava 15 milyar yılda cansız varlık bir el arabasını bile yaratamamışken bunca akıllı varlıkları yarattığına inanmak delilik değilse, idraksizliktir, basiretsizliktir Yüce Yaratıcıyı tanımamak için kasten uydurulan akıl tutulmasıdır.
Ateistler zaman zaman hayali resimler çizerek, kurgu filimler yapıp akılsızları sapkınlık üzerinde tutmaya çalışırlar. Bunların hiçbirisinin bilimsel dayanağı mantıklı bir açıklaması yoktur olamazda.
Bir kimse kendisinde olmayan bir şeyi veremez. Yok ki verebilsin. Mesela 1000 TL’si olan birisinden 1001 TL alamazsın çünkü fazladan 1 TL’si yoktur. Hiç parası olmayandan 1 TL bile alamazsın. Olacak ki verebilesin.
Doğa denilen kör, sağır, bilinçsiz varlıkta bilen, gören işiten, akıllı bir canlıyı var edemez. Çünkü bu vasıflar kendisinde yoktur.
O halde biz insanlarda bulunan insani duygular olan görme, işitme, irade, bilinç gibi üstün duyguları Rabbimiz bize emanet olarak vermiştir. Çünkü O Allah basîr’dir, semi’dir hay’dır alîm’dir
Yani; Allah görendir, işitendir. İrade sahibidir, diridir.
Evet öyledir. Allahu teala kainatı yani evreni yarattığında emaneti göklere ve yere ve dağlara sundu. Onlar emanti yüklenmeye yanaşmadılar, korktular. O emaneti insanlar kabul etti.
– Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir. (Ahzab/72)
O emanetler; aklımız, şuurumuz, irademizdir. Onlar maddeden değildir. Dünyaya ait duygular değil İlahi emanettir.
İMAMI AZAM HAZRETLERİNDEN BİR MENKIBE
Müslümanların merkezi Bağdat’a bir gün bir ateist filozof gelir. Yolu İmamı Azam hazretlerinin ders verdiği medreseye uğrar. Allah’ın varlığını kabul etmediğini herşeyin kendi kendine yaratıldığını iddia ederek orada bulunan medrese öğrencileriyle tartışır.
Durum üzerine öğrenciler İmamı Azam’a bir haberci gönderirler. Hz. İmam bir süre sonra çıkar gelir. Ateist filozof:
– Neden geciktin ey İmam? Yoksa benim ilmime karşı koyamayacağından mı korktun? der.
Hz. İmam:
– Hayır! Durum senin sandığın gibi olmadı. Benim evim Dicle’nin karşı tarafındadır. Bu tarafa geçebilmek için kayık lazım oldu. Bekledim ki ağaçlar kendi kendine kesilsin, biçilsin, ölçülsün, çivilenip kayık olsunlar da bu tarafa geçebileyim. İşte o yüzden geciktim” der. Ateist bir kahkaha attıktan sonra;
– Hiç öyle şey olur mu? Ağaçların kendi kendine kesilip kayık olduğu nerede görülmüştür. Usta lazımdır ki kayık olabilsin. Bu adamla mı beni tartıştıracaktınız?” diyerek İmamı küçümser.
İmamı Azam:
– İşittiğime göre sen kainatın, bunca canlı varlıkların kendi kendine var olduğunu iddia edermişsin. Ama görüyorum ki bir kayığın bile kendi kendine olamayacağını şimdi kendin söyledin” deyince ateist filozof, bu beklenmedik cevap karşısında şaşırıp kalır, verecek cevap bulamayıp orayı terk eder.
Yazan: Bekir Abdullah 06 Mayıs 2021
Aşağıdaki formu doldururken takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.