İmamı Rabbani’nin Allah’ı Nisa Şeklinde Gördüm Demesi Doğru mudur?

 SORU:Allah lafzı- daire içinde (2) Alp. Ş.nin sorusu:

Kendisini Eski Nakşi Şeyhi olarak tanıtan bir hoca, selefiyecilerden de destek alarak evliyanın büyüklerinden İmamı Rabbani Hazretlerinin Allah’ı nisa şeklinde gördüm” dediğini iddia ederek büyük alimin şirke girdiğini söylemektedir.
Muhterem Hocam! Bunun aslı nedir, konuyu izah eder misiniz..?

 CEVAP:
Bu Büyük İmam’ın; “Allah’ı nisa şeklinde gördüm” dediğini iddia eden kimse O’na açıkça iftira etmektedir.
İmam-ı Rabbani hazretlerileri Mektubatının 1. Cildi, 1. Mektubunda söz konusu konuya şöyle değinmiştir:
       “Bu yolda (ruhânî yükselişte) ilerlerken,  Allahu Teala’nın Ez-Zâhir ismi(nin nurları) o kadar tecelli etti ki, her şeyde ayrı ayrı göründü. Hatta nisa şeklinde. Alem-i emrdeki (ruhlar alemindeki) latifelerin halleri ve acaib güzellikler bu şekilde görüldüğü kadar başka hiç bir şeyde görülmüyordu. Onların yanında eriyor, yanıp kül oluyordum. Bunun gibi her yiyecekte ve içecekte ve her cisimde ayrı ayrı tecelliler oldu. Kısaca her tatlı şeyde başka başka kemal vardı. Bu tecellilerin hepsi karşısında Refîk-ı a’lâyı(Allahu Tealayı) istiyordum . Bu tecellilere bakmamağa çalışıyordum, fakat irademe hakim olamıyordum.

        Birdenbire bu tecellilerin o zamansız ve mekansız,  hiç bir şeye benzemeyen varlığa bağlılığı değiştirmediğini anladım. Bâtınım, yani kalb ve ruhum hep O’na bağlı idi. Bir zaman sonra, bu tecelliler görünmez oldu. Tecelliler yok oldu. Bundan sonra fena(kendi varlığından geçme hali) hasıl oldu. Bu zaman(nefs-i emmarede)  islam-i hakiki başlamağa ve gizli şirkin alametleri yok olmağa başladı. İbadetleri kusurlu, niyetleri bozuk görmek,  kulluk ve yokluk allametleri görünmeye başladı.”   (Mektubatı İ.Rabbani 1.Cid 1.Mek.)

          İmam-ı Rabbani hazretleri  yukarıda adı geçen mektupta Alahu Tealanın Ez-Zâhir isminin(tasavvufta bir makamdır) nisa şeklinde tecelli ettiğini beyan etmiştir. “Tecelli etti” demek  Allah’ı (c.c.) görmek değildir.  Esasında tasavvuf yolunda ruhani yükseliş yapan her veli de benzeri şekilde nurlar kalbe tecelli eder. Bunların her birisi o veli için birer imtihandır. O nurlara takılıp kalanlar daha yüksek mertebelere çıkamazlar ve o görüntülerle oyalanırlar. Hatta orada takılıp kalmanın bir çok zararları vardır.  Ancak yüce İmam o aşamayı bir hamlede geride bırakmış ve hep ötelerin ötesine kanat açmıştır. O yüce İmamın bu konuya açıklık getirir mahiyetteki 1.cild 221. mektubundaki  beyanı çok anlamlıdır:
(Allah ile kul arasındaki) Perdelerin en büyüğü engellerin en kuvvetlisi, çeşitli tecelliler ve başka başka görünüşlerdir. Bu tecelliler ve görünüşler isterse mahluklarda,  isterse vücub aynaların da görünsünler,  perde olmak bakımından farkları yoktur.” der ve devam eder: ” Çünki; tecelli  demek,  bir şeyin ikinci veya üçüncü veya daha da öte  mertebeler de görünmesi demektir.” der ve bu tecellilere rağmen kendisinin hep Refik-ı A’la’yı yani eşsiz ve benzersiz Allah’ı (c.c.) istediğini açıklıkla bildirmiştir.
           O yüce İmam (k.s.) yazının devamında ” O zamansız ve mekansız ve hiç bir şeye benzemeyen varlığa bağlılığı..” diyerek tecelliler ile Allahu Teala’nın varlığını bariz bir açıklama ile birbirinden ayırmıştır. Allahu Teala zatını sıfatları ile , sıfatlarını, isimleri ile,  isimlerini de eşyalarla,  yani mahlukları ile gizlemiştir.  Bu dünyada O’nun zatını görmek mümkün değildir. Rasulullah (s.a.v.) dahi bu dünyada değil,  mi’racda cennetlerin ötesinde ulvi bir alemde Rabbının dilemesiyle, mekandan ve zamandan münezzeh olarak Rabbini  görebilmiştir. Velilere bu dünyada ancak Allahu Teala’nın isimlerinin ve sıfatlarının nurlarını görmek nasib olmaktadır. Zat-ı İlahinin nurlarını görmek ise,  velilerden pek azı ile enbiyalara nasib olmuştur. İmam-ı Rabbani hazretleri Zât-ı İlahinin nurlarını gören ender velilerdendir. O bu hususu: “Allahu Teala verâün verâ, verâün verâ ve verâün verâdır.” (Allahu Teala ötelerin ötesi, ötelerin ötesi ve ötelerin ötesidir.) diyerek beyan etmiştir.
          İmam-ı Rabbani Ahmed-i Faruki  Müceddidi Elfisani(k.s.) hazretleri, “Sakın tasavvufçuların boş sözlerine aldanmayınız! Hak olmayanı hak sanmayınız. Bu tasavvufçular şuursuz oldukları için özürlü sayılırlar. Yanılan müçtehidler gibi hesaba çekilmezlersede , bunları taklid edenlere bilmem nasıl azab ederler… Keşke bunlara uyanlarıda yanılan müçtehidlere uyanları affettikleri gibi affetseler! Affetmezlerse durumları vahimdir.”

        Kıyas ve ictihat , şeriatın dört temelinden biridir. Buna uymakla emr olunduk, evliyanın keşif ve ilhamına değil. Tasvvufçuların bir çoğu keşif ve ilhamla anlaşılan bilgileri inandırmak için insanları zorluyorlar. Keşke inkar etmemelerini tavsiye etselerdi. Bu bilgilere inanmak zaruri değil , fakat inkar etmektende sakınmalıdır. Ne kadar şaşılırki kendilerinin tasavvufçu olduğunu söyleyen bazı kimseler, “ Allah’ı bu dünyada görüyoruz “demektedirler. Gördükleri bazı nurları,  hiç bir şeye benzemeyen Allahu Teala’ya benzetiyorlar. “Tasavvuf yolunun sonu bu nuru görmekle biter diyorlar.” Allahu teala bu zalimlerin dedikleri şeyden münezzehtir.” ( Mektubatı İ.Rabbani 1.C. 272 Mek.)

         Yukardaki  yazıyı okuyup anlamadan,  İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri ile, sekre girmiş meczub vahdeti vücutçuları, veya taklitçi sahte vahdeti vücutçuları birbirine karıştıran, kötü maksatlı art niyetli,  mezhebsiz,  reformcu  zalimlere Allahu Teala hidayet ihsan etsin.

          Evet,  iftiracı kişi belliki nefs-i emmare ile nefs-i levvame arasında gelip giden birisidir. İlim başka, irfan başka, alim başka, arif başka. Adam daha, İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerinin yazdıklarını anlayamamış ki, O’nun irfanını nasıl kavrıyabilsin. Allahu Teala İslam Dinini ve İslam alimlerini, en doğru olarak anlamak nasib etsin cümlemize…
          Herkese hidayet Allah’tandır (celle celâlühü).

Loading

10.676 - 5
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“İmamı Rabbani’nin Allah’ı Nisa Şeklinde Gördüm Demesi Doğru mudur?” üzerine 10 yorum.

  1. Allah ismi kendisidir kendisi de allah ismidir ismi neyse kendisi de ismidir kendini tek bilen allahtir .Allahü teâlâ kendinden başka yarattı hiç bir akıl bilemez anlayamaz allah yarattı tüm akıllardan munezzehtir

    1. Allahu Tealnın sıfat ve isimleri Allah ismi de dahil Allah’ın yüce Zatının ne aynıdır ne de gayrısıdır. (Ehli Sünnet Akaidi)

  2. Selamün aleyküm hocam yazınız çok açıklayıcı olmuş. Allah sizden razı olsun. Bu yazıdan şunu çıkardım: biz küçükken define aramaya giderdik, yanımızda bu işlerden anlayan tarihçi arkadaşlar da olurdu. Bize sohbette derlerdi ki; eski insanlar gömülerini arayanları büyük defineye ulaştırmamak, buldurmamak için yakınlarına çevresine kapı-kapak önlerine küçük hediyeler bırakırlar ki defineyi arayanlar küçük hediyeleri bulup vazgeçsinler, asıl büyük defineyi güvence-koruma altına almak için bu taktiği uygularlardı derlerdi. İmâm-ı Rabbanî ks nin tecelliler Refikı âla ya en büyük engel tecellilerdir demesinden bunu anlıyorum. Yani tecelliler Allah’a ulaşmayı zorlaştıran küçük hediyelerdir.

    1. Aleykümselam Kardeşim.
      Tecellilere kendini kaptıranlar Er-Refîk-i A’lâya vasıl olamıyor. Burada da ihlasın ihlası muhlas sahibi olanlar ancak aranana vasıl olabiliyorlar. Malum ki o tecelliler niyetleri EN YÜCE DOST olmayanları elemek için bariz bir testtir…

  3. Bu konu da İmamı Gazali’nin Kimyayı Saadetini de dikkate almak gerek. Gazali ilm-i keşiften bahsediyor. Bunlara sınırı aşmamak ve şarahata düşmemek ve yanlış yorumlar yapmamak şartıyla insanları teşvik etmek gerek. Zira herkes kendini yaratanı tanımak ister. Bu da önce iman , hatta tahkiki iman ve Allah nasip ederse seyri sülukla olur. Seyri süluk miracın gölgesinde olan bir yükseliş ve müşahadedir. Bir adam yanlış te’vil yaptı diye yüzbinlerce velinin aynel yakın hakkel yakin ilmini hafife alamayız.. Kaş yaparken göz çıkarmamak gerek. İnsanları her türlü Allah’ı arayışta teşvik gerek. Bırak yanılsın. Yanlış da düşünebilir. Tartışmaktan zarar gelmez. Konu anlattıkça tebeyyün eder, değil mi hocam Bu gün gençliğin ateizme, deizme yöneldiğini görüyoruz. Hiç olmazsa bu insanlar, kalb diyor, ruh diyor, mana diyor. Bu bile bir avantajdır tebliğ erleri için. Karşımıza dikilip madde madde, inkar inkar deseler daha mı iyi olurdu. Burada kimseyi kırmadan tatlı bir dille ikna etmeye bakmalıyız. Yoksa elimizdekileri de kaçırırız hafizenallah. Hürmetlerimle..

    1. Muhterem Mehmet kardeşim alakanız için teşekkür ederiz. İlgili yazımız dikkatlice okunduğunda bu yazı ve açıklamamızın ne kadar önemli olduğu anlaşılmış olur ümidindeyiz..
      Ahir zamandayız. Fitneler çoğaldı, mezhepler inkar ediliyor, hadisler yok sayılıyor, tasavvuf büyükleri aşağılanıyor… Alimler yok denecek kadar azalmış, her yerde bid’atçılar, dinde reformcular kendilerini alim diye büyük paralarla reklam ediyorlar. İşte böyle bir zamanda Allahın velilerine atılan çamur ve iftiralara cevap yazmak bizim gibi ilim ve irfan fukaralarına kaldığı için çok esef duymaktayım.
      İnsanlar durup dururken ateizme deizme yönelmiyorlar. Sapkın ilahiyatçılar müslümanları önce tasavvuftan, dört hak mezhepten hadislerden soğutmak için bunları inkar ederek avamın akıllarını karıştırıyorlar. Bundan sonra o insanlar ya misyonerlerin tuzağına düşüyor ya da ateist veya deist oluyorlar.
      Bize düşen Rabbimizin verdiği imkan ve fırsatlarla ehli sünnet alimlerin eserlerini iyi tetkik edip bu din hırsızlarına gerekli reddiyeler vererek temiz kalpli din kardeşlerimizin onların kirli tuzaklarına düşmemelerine mani olmaktır. Fîemânih.

  4. El CvP = Kader Allahın c.c bir Sırrıdır açıklanamaz anlatılamaz vede anlaşılamaz onu açıklamaya çalışmak Körlerin Fil tarifine benzer doğrudur fakat doğruluğuna rağmen eksiktir.( İ.Gazali r.a

    1. Bilesin ki Kader hakkında insanların Kuran ve hadisi şeriflere dayanmaksızın konuşmaları men edilmiştir. İmamı Gazali hazretlerinin sözleri de bunu anlatmak istiyor. Yoksa kader hakkında bilgi edinmek men edilmemiştir. Zira kader ile alakalı bilgileri biz, Kuran hadisi şerifler ve müçtehid alimlerin bildirmesiyle öğrendik ve sadece onların bildirdiklerini nakletmekteyiz…
      Daha geniş bilgi için bağlantımızı tıkla ve oku:
      https://islamdergisi.com/genel/kuranda-kaza-ve-kader/

  5. Kaderi açar mısınız, bazı hocalardan anlattıklarından benim algıladığı herseyin ezelde takdir edilmiş olması ve olaylar karşısındaki tepkimiz kader,Br diğer insanlardan kesiminden algıladığı kader ezelde yazılmaz en an yeni oluşur yani insanın elinde kendi çabasına bağlı gibi kader konusu nedir, bizim elimizde mi kaderimiz hayat yolculuğunda başımıza gelenler yoksa ezelde mi yazılmış yani bir ölümün tarihide bellidir kader diye biliyoruz hatta evleneceğin kişi bile kader diyorlar yani bu konularda kafam karışık yıllardır yaşadıklarımdan son bıraktım herseyi kabuğuna çekildim artık ne gelirse bahtıma diyorum yani bu konularda bilgi verirsiniz çok memnun olurum.

Bir yanıt yazın