İsnetus’ta İbadetlerin Önemi Felsefesine Reddiye


İSNET.US İSNET.US

SORU:
“İbadet, ubudiyet her varlığın yaratılış istikametinde davranması ve fiiller ortaya koymasıdır. Bunu aksi terk-i vazife ve ihmaldir ve cezayı gerektirir. her mahluk kendi vazifesini ister istemez yapar bu onların ibadetidir.” Bu felsefe doğru mudur?
CEVAP: 
Yanlıştır. Çünkü İnsan yaratılış istikametinde davranırsa durmadan günah işler ki bu da İslama aykırı bir ahvaldir.

SORU: “İbadetler Allah’a yaranmak için değil insandaki birtakım özelliklerin kuvveden fiile çıkması için vardırlar.” Bu doğru mudur?
CEVAP: İbadetler Allaha yaranmak için değil Allah’ın emri ve rızası için yapılır. Bu yazının yazarı ibadetin ne için yapıldığını anlamış değil.

SORU: “Allah kendisine tapılmasını istememektedir. Bu kişinin kafasında, kendi uydurduğu imajiner bir tanrının istekleridir. İbadet adı verilen uygulamalar, kendindeki bir takım özellikleri açığa çıkarmak ve ölüm sonrası hayatın tamamen kendine bağlı olduğu ruha, üstün özellikler ve kabiliyetler kazandırmak için icra edilir. Tıpkı vücud geliştirme gibi…”
CEVAP:
Bu ibarede yanlıştır. “Fa’bud Rabbeke hatta ye’tiyekel yakîn” ayetinde Cenabı Hak buyurmuştur ki (mealen):
– “Sana ölüm gelinceye dek Rabbine ibadet et.”
Kendisine kulluk yapmasını istemeyen Allah bu ayetiyle ibadeti emreder miydi?
Ölüm sonrasında kabir hayatı hariç sadece ruh ile yaşanmaz ruh ve beden ile cennete girilecektir.

SORU: “Nasıl ki bedeni geliştirmek için, işin ustasına başvurmak ve -gelişi güzel değil- belli bir programa göre çalışmak gerekir, aynı şekilde manevi ustalardan ruhun egzersizleri ve çalışma usulü öğrenilip aynen tatbik etmek icap eder. Çalışmaksızın sadece temennilerle vücud gelişmeyeceği gibi ruh da gelişmez…Bu sebeple o sahanın üstatları olan peygamber ve evliyaların verdiği çalışma programı aynen tatbik edilir. Ekleme çıkarma, değiştirme yapılmaz. Bu zatlar o programları uygulayarak ruhi manada “herkül” olmuşlardır. ”

CEVAP:
İslamda ruhu geliştirmek yok kalbi tasfiye nefsi kötülüklerden tezkiye vardır. Bunun için de Kuran ve Sünnete göre iman edip amel gerekir. Tasfiye ve tezkiye akla değil vahye tabi olmak ile gerçekleşir. Yunan yarı tanrısı addedilen Herkül misali de çok çirkindir.

SORU: “Hakikat ehline rabt olmadan yapılan tüm ibadetler ise sonuçsuz kalır; çünkü onsuz hakka yönelmek imkansızdır. Yöneldiğini iddia edenlerinki sadece zan ve akıl oyunlarıdır.
CEVAP:
Hakikat ehli denilen velilere rabt olmak diye bir farz yoktur. KUran ve Sünnete tabi olmak vardır. Kuran ve sünnete uymayan da hakikat ehli olamaz. Mürşid müridini kendine değil Allaha kul yapmak ister. Akis halde mürid de mürşid de şirk ehli olur.

SORU: “Allah’ın istediği ubudiyet/kulluktur ki zaten her mahlûk istese de istemese de bu iş üzeredir. Her varlığın yaratılış gayesi, fıtratı üzere davranması onun ibadetidir. Mesela, kedinin kedi gibi, kuşun kuş vs… gibi yaşaması ve programları doğrultusunda fiil ortaya koymaları hep onların ibadetleridir. İnsanların bütün diğer canlılardan farkı ekstradan bir irade ve seçme hakkına sahip olmasıdır.”
CEVAP:
Her mahluk derken insan ve cinler iradeleri ile kulluğu seçerler. İstese de itemese de denilmesi yanlıştır.O ibare sanki insan ve cin kulluk yapamada iradesi yok denmek istenmiş gibidir.

SORU: “İrade noktasında sadece insanoğluna bir muhtariyet/özgürlük tanınmıştır. kendi tercihini kullanarak görevini ihmal edebilir. Mesela köpeğe sakın ot yeme yoksa azaba uğrarsın diye uyarmaya gerek yoktur çünkü zaten yemez. Ama insan öyle değildir seçme hakkını çok ters bir şekilde kullanabilir bu sebeple ikaz edilmelidir.”
CEVAP:
Sadece insana değil cinlere de özgür irade verilmiştir. Zira onlarda sorumludur.

SORU: “Faraza köpek ot yiyip sonrada kıvranmaya başlasa yaşadığı cehennem azabının sorumlusu sadece kendisidir. Dışarda sorumlu aramak anlamsızdır. Aynı şekilde insan akıl ve seçme hakkı sebebiyle en çok ikaza muhtaç varlıktır. Yanlış seçimleri sebebiyle azaba uğrarsa sorumlusu sadece kendisidir üstelik uyarıcılar da gelmiş ve ona eğriyi doğruyu anlatmışlardı. Bu yüzden “cehennemde ateş yoktur herkes ateşini kendi götürür” denmiştir… “Peki insanoğlunun yaratılış gayesi nedir? Allah, kainatı insan, insanı ise kendini tanıması için yaratmıştır. Ölçü budur…
CEVAP:
Evet insan ve cin iradesi ile yaptığı şeyin ya cezasını ya da mükafatını alacaktır. İnsanın ve cinlerin yaratılış amaçları Allahı tanıyıp Ona kulluk yapmak içindir.

SORU: Kainat, Allah’ın bir eseridir, açılmış bir Kuran’dır. Bizden onu “oku”mamız istenmektedir. Onu okuyabilirsek Allah’ın ilahi isimlerini idrak edecek ve onu bir ölçüde tanımış olacağız. Tıpkı bir resme bakarak ressam hakkında yorumlar yapmak gibi… Mesela, resimde güzellikler, estetik unsurlar görürsek ressamın estetik duygusunun gelişmiş olduğuna hükmederiz yani, ya latîf, ya cemîl…

Resimde ilim ve hikmet unsurları görürsek, ressamın bunlardan anladığına yorarız yani, ya alîm, ya hakîm…vs…

CEVAP: Kainat Allahın eseridir ama açılmış bir Kuran değildir. Zira Kuran’da emirler ve yasaklar vardır ama kainatta ise her şey bir imtihan sebebidir. Kainat peygamberlerden meleklerden söz etmez ama onda bir kıyamet mesajı gizlidir. Ama bunun nasıl olacağı bilinmez.
Yaratanı ressamın ahvaline benzetmek çirkindir. Allahın kudreti ve ilmi kendindendir gelişme süreci acizlere mahsustur. Eserlere bakarak Onun aklın kavrayamayacağı ilminin, görmesi, işitmesinin ve ne büyük bir kudretinin olduğunu anlarız.

SORU: Bir zamanlar, Mektubat-ı Rabbani’yi okuyorum. Şöyle bir şeye denk geldim. “peygamberler olağanüstü haller gösterebilmek için riyazet (uzun süre aç kalmak) yaparlar çünkü olağanüstü haller gösterebilmenin anahtarı açlıktır ve peygamberliğin gereklerinden biri de mucizeler gösterebilmektir” diyordu. Ufak bir sarsıntı geçirdim.

Çünkü bana göre peygamberler Allah’ın sevgili kuluydu ve bir şeylere ihtiyacı olduğu zaman ellerini kaldırır Allah’tan isterdi, Allah da o sevgili kullarını kırmaz, istediklerini hemen verirdi. Uzun süre bu bilgi kafamı kurcaladı ve yıllar içinde yavaş yavaş anlamaya başladım.

Meğerse çok yanlış düşünüyormuşum. Dışarda öyle emre amade bir tanrı yokmuş. Sadece işleyen bir düzen ve onun kuralları varmış. Gerek maddi gerekse ruhi bu kuralları çözmek ve ona uygun davranmakla başarı elde edebilirmişiz.
CEVAP: İmamı Rabbani hazretlerini yanlış anlamış bu zat. Zira Peygamberler sırf Allah rızası için ibadet ederler. Az yemek az içmek gibi riyazetleri de İlahi rıza için yaparlar mucize hasıl olsun diye yapmazlar.

SORU: Din, en öz manada dünya görüşü ve benimsenmiş paradigma demektir. Bir dünya görüşü veya paradigma evrensel düzenin kurallarına yakınsadığı ölçüde islamidir. İslam, teslim demektir. Teslimden kasıt da evrensel düzen ile senkronize olmaktır.
CEVAP:
Din dünya görüşü ve benimsenmiş paradigma(değerler) demek yanlıştır. İslam İlahi vahiydir insanların görüşü değildir. Din Allahın zati ve subuti sıfatlarının şeriat sınırları içinde tanıtılması ve İlahi emir ve yasaklardır.

Reddiye Yazan: Bekir Abdullah

Loading

350 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bir yanıt yazın