İletişim

İslam Dergisi İletişim Sayfası

Aşağıdaki formu kullanarak bizimle iletişim kurabilirsiniz. Göndereceğiniz iletiler uygun görülürse bu sayfada yayımlanmaktadır. Mesajınızın yayımlanmasını istemiyorsanız ayrıca belirtmelisiniz. Adınızın görünmesini istemiyorsanız rumuz kullanın.

Dini konulardaki sorularınızı SORU-CEVAP sayfasından sorabilirsiniz. 

Değerli ziyaretçilerimiz, bazı güvenlik sorunları nedeniyle bazı ülkelerden İslam dergisi sitemize ulaşımı kapattık. Daha sonra tekrar deneyebilirsiniz.

Sitemizle ilgili acil ve özel durumlar için Facebook İslam Dergisi sayfası özel mesaj kısmından irtibat kurunuz: 

Mobil: https://m.facebook.com/islamdergisi

Web: https://facebook.com/islamdergisi

IslamDergisi.Com

DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

“İletişim” üzerine 1.093 yorum.

    1. İletişimden yazınızı gönderebilirsiniz. Ancak yazınızı inceledikten sonra dergimiz ilkelerine uygun ise yayınlarız. Değilse yayınlamayız.
      İyi günler ve sağlık dileği ile…
      Site Yönetimi

  1. DOĞU TÜRKİSTAN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNDE TARİKATLARIN ETKİLERİ VE ROLÜ

    İslami Tarikatlar ve akımlar Batı Türkistan ve Kuzey Kafkasya’daki Rus yayılmacılığı ve sömürgeciliğine karşı direnişler ve Milli Bağımsızlık Hareketlerinde çok büyük ve önemli roller oynamışlardır. Geçmişi 10.yüzyıla kadar dayanan Doğu Türkistan’daki bu islamı akım ve tarikatlar de aynı Türkistan ve Kafkasya Müslümanları gibi,Doğu Türkistan coğrafyalarda yaşayan Uygur Türkleri başta olmak üzere bütün Müslüman halklara manevi güç, işgalcılara karşı bir savunma seddi , kendilerine dönmeleri için daima moral ve dayanak olmuşlardır. Bu tarikatlar İslam’a ve Müslümanlara karşı hizmeti varlık sebepleri olarak kabul etmişlerdir. Tarikatlar ve islamı akımlar İslama ve Müslüman Halka hizmet amacından sapmadan, sosyal ve siyasi müdahalelerden kendilerini ve gerçek amaçlarını koruyabildiklerinde ise, müslüman halkı örgütleyerek bu kurtuluş haraketlerine öncülük ve Liderlik etmişler ve Türkistan ve Kafkas coğrafyalarının kurtuluşlarını temin etmişlerdir.

    yÜCEL tANAY-1

    Yücel TANAY / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

    Kuzey Kafkasyada Müridizm hareketi nasıl Rus sömürgeciliğine karşı bağımsızlık ayaklanmalarını örgütlemişse, Doğu Türkistandaki Çin emperyalizmine karşı ayaklanmalarda Sufi tarikatların büyük etkisi vardır. Kalabalık Çin nüfusuna karşı Uygurların milli kimliklerini korumalarının ardında yatan neden islama olan bağlılıklarıdır. Doğu Türkistanda (1865-1877 yıllarında hüküm süren Kaşgar İslam Emirliğinin Emiri Yakup Bey 17. yüzyıldan beri Doğu Türkistan’ı yöneten prestijli Nakşibendî ailesi mensubu Buzurk Hoca’yı iktidardan uzaklaştırmasına rağmen Doğu Türkistan’da Sufilik güçlüydü. Yakup Bey, kendisinden iki asır önce yaşamış olan Nakşibendî tarikatının kurucusu, ülkesinin başkenti Kaşgar’ın en önemli dini rehberi olan Afak Hoca’nın hatırasına çok saygı duyardı.

    yakuphan

    Yakup Bey aynı zamanda bir çok türbenin restorasyonu ve genişletilmesini emretti ki bunların arasında en ünlüleri Bibi Maryam, Ordam Padişah ve Sa’tuk Buğra Han türbeleriydi. Doğu Türkistan 1949’daki Çin Marksist Devrimi’ne kadar Hac yolları ağıyla Hindistan ve Osmanlı’ya bağlanıyordu ve bu yollar üzerinde birçok Süfi dergahları bulunuyordu. Süfi Kardeşliği bu yollar vasıtasıyla iktisadi, kültürel ve diplomatik ilişkilerde kayda değer rol oynamıştır. Mesala Türk Halveti ve Nakşibendî Süfi kuruluşları Osmanlı’nın Kaşgar’a yaptığı askeri desteğin sağlanması konusunda yardımcı olmuştur.

    Doğu Türkistan’da 30 Yıl Önce ve 30 Yıl Sonraki fark!
    Yakup Bey’in öldürülmesi ve Çin’in Kaşgar’ı tekrar ele geçirmesini takip eden onlarca yılda birçok Süfinin öldürüldüğü veya sınır dışı edildiği ve türbelerin yerle bir edildiğini öğrenmekteyiz.
    20. yüzyılın başlarında Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin siyasi hedefi Çin egemenliğinden kurtulmak ve vahalarda şer’i hukuku yegane hukuk olarak yürürlüğe koymak olmuştur. Bir çok dini şahsiyet (ahund) hatta Süfiler kısa ömürlü ve Şeriata dayanan bağımsız devletlerin kurulmasını sağlayan ayaklanmalara katıldılar. Bunun yanında 20. yüzyılın başlarında Basmacılar ayaklanmasının Sovyetlere yenik düşmesiyle Sovyetlerin dini zulümlerinden kurtulmak için Sovyet Fergana’dan Doğu Türkistan’a kaçan ve genellikle Nakşibendî olan Özbek şeyhlerle Elit Süfilik yeniden canlanmıştır.
    Doğu Türkistanda Sufi Tarikatlarını incelersek Nakşi bendi tarikatının Çeşitli kulları ortaya çıkar. Bunlar ise, Nakşibendiyye Hafiyye / Nakşibendiyye Tâkibiyye’dir.

    “Medrese-temelli Nakşibendîye” silsilesinin kurucusu Basmacılar ayaklanmasının 1926’daki başarısızlığından sonra Fergana’dan kaçan Namanganlı Şeyh Kameruddin (ö.1938)’dir. Nakşibendîye’nin tanzimcisi ve Mucahidin-i Nakşibendî’nin kurucusu olan Hindistanlı Ahmet Serhendî’nin izindeki Şeyh Kameruddin, Nakşibendiyye-Hafiyye’nin Orta Asya’daki temsilcisiydi. Kameruddin’in Süfilik silsilesinin ismi Nakşibendiyye-Tâ-kibiyye idi. Takibiyye, bilinmeyen bir tarihte Uş’ta ölen Kameruddin’in babası Salahattin-i Takib’in lakabından gelmektedir. Kameruddin 5 yıl Kargalık vahasında bulunduktan sonra öldüğü yer olan Yarkent çevresine daimî yerleşti. Bu Süfi şahsiyet, ruhani bir önder veya reis ve aynı zamanda, sosyal ve siyasi danışman olarak çalışmakla Şeyhin siyasi boyutuna bir örnek teşkil ediyordu. Zira O, 1938’de Müslümanların Tungan/Hui’lere (Çinli Müslümanlar) karşı ayaklandığı dönemde Kargalık’a temsilci olarak atanmıştı. Daha sonra Kameruddin hapse atıldı ve öldüğü yer olan Çin’e sürüldü. Onun yerini takipçilerinden biri olan Şeyh Eyyüp Kâri (Ziyauddin el-Yarkendi) (ö.1952, Yarkent) devraldı ve Nakşibendiyye-Tâkibiyye’ye Cumhuriyet devrinin son döneminde başkanlık ederek ağını bütün Doğu Türkistan’da sağlamlaştırdı. Eyyüp Kârî, Cumhuriyet rejiminin sonuda ve Komünist Doğu Türkistan’ın ilk yıllarında Nakşibendi Süfîleri üzerine en güçlü etkiyi bırakan şeyhtir. 1945’te Yarkent’te “Chong Medrese” (Büyük Medrese) adıyla özel bir medrese kurdu, ki bu medrese, Doğu Türkistan’da Nakşibendiyye-Hafiyye’nin kaynağı oldu.

    “Dergah-temelli Nakşibendîye” veya Nakşibendiyye-Cehriyye gibi Doğu Türkistan’daki kollarından ayrılan Nakşibendîyyenin özelliklerine ilişkin olarak, Kalenderler ve Evliya muhabbeti gibi diğer hareketlerin üstünde olduğu, Nakşîbend-i Tâkibiyye şeyhlerinin genellikle medresede eğitim gördüğü ve daha da önemlisi, bu şeyhlerin medrese ve dergahlara sistematik bir şekilde katıldıklarının belirtilmesi gerekir. “Kurlık”, “avamî” Süfilikten ayırmak için bir “elit Süfilik”i temsil etmişlerdir ve bu daha sonra İşanizm olarak adlandırılmıştır. Özellikle bu kolun önde gelen şeyhleri Hindistan’daki Deoband’ın medreselerinde eğitim gördüler. Nakşibendiyye-Takibiyye’nin takipçileri geçmişte ve günümüzde her türlü Süfilik çalışmasına karşıdırlar. Onlar Deobandi Süfileri gibi an’anevilîğine çok yakın, çok katı bir tasavvufun savunucularıdırlar, ancak Vehabiliğe şiddetle karşıdırlar. Chong Medresesi, 1972’de Çinliler tarafından kapatılıncaya kadar Süfiler yetiştirmeyi sürdürdü, ancak Nakibendiyye-Takibiyye Gülçe, Urumçi ve Turfan olmak üzere bütün Doğu Türkistan’a yayılmıştır. Eyyüp Kârî 1941’de Nakşibendiyye-Takibiyye’nin çalışmalarının içeriği hakkında bilgi veren ve bu kolun ayrıntılı silsilesini gösteren bir el kitabı yayınladı.
    Kitap, Eyyüp Kârî’nin yerine gelen bu silsilenin büyükleri tarafından yeniden yazılmış, güncellenmiş silsile şemasıyla beraber iki veya üç defa basılmıştır. Doğu Türkistan’ın en büyük Süfi şeyhi Eyyüp Kârî istisnai bir karizmaya sahipti ve tarihten öğrendiğimize göre Süfî şeyhler Aksu gibi uzak vahalardan, Yarkent’e onu ziyaret etmek ve yanında bulunmak için gelmişlerdir. Eyyüp Kârî’nin çalışmalarını yakından takip eden Çin hükümeti, 1945’te O’nun bazı ziyaretçilerini tutukladı.

    Çin kaynaklarına göre, 1950’de Eyyüp Kârî ve izindekiler diğer şeyh ve İşanlarla birleşerek Doğu Türkistan’a giren orduya karşı koydular. (7) Eyyüp Kârî bir yıl için ortadan kayboldu ve 1951 veya 1952’de esrarengiz bir biçimde öldü. Halefi olan Musa Han (ö.1960) da yeni Komünist rejime karşı başarısız bir savaş verdi. Çong Medresesi 1957’de kapatıldı ve 1960’da kısmen yok edildi. Günümüzde sadece camii varlığını sürdürmektedir.

    Bunun üzerine Nakşîbendiyye-Tâkibiyye yer altında çalışmayı veya geleneklerini korumak için yeni rejimle uzlaşmayı benimsedi. Süfî emirlerinin büyük çoğunluğunun uyduğu verasetin tersine Nakşîbendiyye-Tâkibiyye şeyhlerinin ölümünden sonra yerlerine, sistematik olarak onların çocukları geçmiyordu. Bu soyun son ünlü Şeyhi, 1987’de ölen Turfanlı Şahi Merdan idi. Bu yazı yazıldığı sırada, tarikat babası öldüğünde henüz bir çocuk olan Eyyüp Kâri’nin oğlu Musa Han (ö. 1960) tarafından yönetiliyordu. Bütün Doğu Türkistan’da Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin bir çok müridi var. .

    Büyük Tungan şeyhi, 2001’de kaza sonucu ölen Yusuf Halife’ydi. Eyyüp Kârî’nin el kitabı müritler arasında dolaşmaktadır ve geçenlerde Çağataycadan Arapçaya Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin Doğu Türkistan’daki diğer bütün Süfî soylarının aksine Uygur Müslümanları bir araya getirme konusunda başarılı olması işaret edilmeye değer bir olgudur.

    Nakşîbendiyye-Cehriyye

    Doğu Türkistan’daki ikinci büyük Süfî soyu Fergana’daki Nakşîbendiyye-Cehriyye’den doğmuştur. İlk başta Kaşgar ve Yarkent’te yerleşmiş üç dalı içerir. Zamanla iki dal, bu şehirden kuzeydeki Hotan ve Urumçi vahalarına yayılmıştır. Doğu Türkistan’ın Nakşîbendiyye-Cehriyye’sinin üç dalının kökenlerini dayandırdıkları, Semerkant’ta üslenen ve Nakşibendiyye Mücahidiyyenin Hüseyniyye dalının başı olan Halife Muhammed Hüseyin’in (ö. 1833-1834) öğrencisi ünlü Ferganalı Sufi Namanganlı Mecdub Namangani’dir (19. yüzyılın başlarında öldü).9 Bu üç dalın özellikleri şunlardır: Şeyhlerin haleflerinin tayininde verasete riayet, sesli zikr (cehrî) üzerine ve vecd içinde dans etmeye yapılan vurgu ve medreseden daha çok dergâh yolunun tercih edilmesi.10 Ayrıca bu soylardan bazıları kendilerini Kâdirî olarak takdim ederler. Kâdirilik, kurucusu Ahmet Sirhindi’nin zamanından beri, Nakşîbendiyye-Mücâhidiyye ile tarihsel olarak bütünleşmiş bir tarikattır.
    Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin ilk iki dalı, 19. yüzyılın başında, Kaşgar ve Yarkent’te, sonuncusu ise 20. yüzyılın ilk onyıllarında Yarkent’te kurulmuştu. Birinci çizgi Kaşgar’da, Namangan’dan göçen İgişi İşan (1812’de Kaşgar’da öldü) tarafından tanıtıldı. İgişi İşan, Mecdub Namangani’nin müridi idi. Fakat onun hakkında hiçbirşey bilmiyoruz. Onun oğlu Tahir Han Hoca (1947’de öldü) Kaşgar’da doğdu. On yıl Buhara’da bir medresede öğrenim gördü ve daha sonra Kaşgar’a geri döndü. Kaşgar’da Türkler, Tacikler, Tunganlar gibi çeşitli Müslüman etnik cemaatlerden çok sayıda üye alan bir dergâh kurdu. Müritlerinden biri 1937’de Urumçi’ye bir tarikat getirdi. Bu günlerde, Kâdiri bir grup olarak tasvir edilmektedirler. Tahir Han’dan sonra, günümüze kadar O’nun halefleri olarak oğlu ve torunu gelmişlerdir. 1952-1988 arası dergâh, otoritelerce kapatıldı ve bütün ayinler durduruldu. Bu dalın hatırası, Tahir Han Hoca’nın torunu Akhuncan İşan’ın Şubat 2000’de 56 yaşındayken ölümünden sonra, yok oldu. Çünkü Akhuncan İşan’ın kendi oğulları babalarının manevi mirasına karşı tamamen ilgisizlerdi.

    Nakşibend-i Cehriyye’nin ikinci dalı, Yarkent’te Molla Niyaz İşan (ö. 1889, Yarkent) isimli bir Yarkentli Uygur tarafından başlatıldı. Molla Niyaz İşan, Mecdub Namanganî tarafından Nakşibendî tarikatına kabul edilmek için Nemengan’a gitti. Daha sonra, Emir Yakup Bey Yarkent’e döndü. Dahası, sözlü geleneğe göre, Molla Niyaz İşan’ın babası, Hoca Niyaz İşan, kökenini Nakşîbendilerce yönetilen Hoca Hanedanı’nın kurucusu Âfak Hoca’ya (16. yy.) bağlıyordu. 19-20. yüzyıllarda, bir Fergani Sufi silsilesiyle, geleneksel Doğu Türkistan’ın Sufi silsilesinin birbirlerine dolanması nadir bir durumdur. Molla Niyaz İşan’ın damadı Hasta (ölümü. 1907, Yarkent) Divan’ı olan ünlü bir şairdi.11 Bu dalın son şeyhi olan Tukşun İşan, 1997’de öldü ve oğlu onun halefi oldu. Bu silsilenin Yarkent’teki dergâhı Doğu Türkistan’da muhafaza edilmiş ender tarihi Süfi binalarından biridir; vecd içinde dans etmek için geniş bir odası vardır.
    Fergani Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin üçüncü kolu, Yarkent’te, Basmacıların Sovyetler tarafından 1928’de yenilmesinden sonra Fergana’daki Andican’dan kaçan Abdullah [d. 1904. (Andican); ö. 1978 (Yarkent)] tarafından tebliğ edildi. Yerine geçen oğlu Ubaydullah (ö.1993) Cumhuriyet rejimi sırasında Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin Doğu Türkistan’daki daha çok temsilci şeyhi konumundaydı. O, Nakşîbendiyye-Cehriyye, edep, ahlak, İslam hukukunun bazı konuları ve Uygur tıbbı üzerine birçok kitap yazdı.12 Bu kitapların hiçbiri yayınlanmadı. Ancak üyelere el altından dağıtıldı. Ubeydullah’ın Eyyüp Kârî’den sonra takipçilerine Süfilik el kitabı dağıtan 20. yüzyıldaki ikinci Doğu Türkistan Süfisi olduğu belirtilmesi gereken bir husustur.

    Abdullah ve Ubeydullah tarafından kurulan dergah şebekesi özellikle Hotan’da olmak üzere bütün Doğu Türkistan’a yayıldı. Bu yazı yazıldığı sırada tarikat Ubeydullah’ın oğlu, Hidayetullah Han tarafından yönetilmekteydi.

    Çin Cumhuriyeti ve sonra Komünist Çin zamanında önde gelen şeyhler olan çağdaş Uygur Süfi şeyhlerine sorulduğunda, kaçınılmaz surette, Doğu Türkistan’a gelmelerinden 60 yıl geçmiş olmasına rağmen, Ferganalı şeyhler ve haleflerinin isimlerinden söz etmeleri gerçekten şaşırtıcıdır. Temeli bu şeyhlerden biri tarafından atılmış olan “Dergah-temelli Nakşibendîyye”, , türbe kültünü ve diğer popüler gelenekleri reddeden “medrese-temelli Nakşîbendi”ye (Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’ye) göre avamî İslam ve Doğu Türkistan’daki geleneksel Süfiliğin pratiklerine daha yakındı.
    Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin sertliğinin nedeninin iki açıklaması vardır. Birincisi Nakşîbendiyye-Tâkibiyye, oldukça ortodoks olan Nakşibendi Mucahidiyye’nin Süfi geleneğine bağlıydı ve Hindistan Nakşibendiyye’sinin başta temel kitabı olan, Serhendi’nin kitabı Mektubat’a çok saygılıydılar. İkincisi, Nakşîbendiyye-Tâkibiyye açıkça Deobandi reformizminin nüfuzu altındaydı. Bu nedenledir ki halis ve ortodoks bir Süfilik temsil etmek için Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin taraftarlarını hiçbir zaman tanımadılar ve onlarla bağlantı kurmaktan kaçındılar. Özellikle anlaşmazlık konularından biri de zikrin uygulama biçimi olmuştur.

    Çiştiyye Tarikatı

    Elimizde hakkında çok az bilgi bulunan bir başka silsile de Doğu Türkistan’da var olan Hindistan Çiştiyye’sidir. 19. yüzyılda Afganistan’dan veya Hindistan’dan gelerek Doğu Türkistan’da Abdurrahman isimli biri tarafından tebliğ edilen Çiştiyye, günümüzde büyük olasılıkla Doğu Türkistan’ın güneyinde özellikle Hotan ve Yarkent’te bazı Hintli ve Afganlı ticari cemiyetlerin varlığı nedeniyle Hotan vahalarındaki köylerde görülmektedir. Son Çişti şeyhi Cemalettin (ö.1996) Abdurrahman’ın dördüncü torunuydu. Hotan vahalarındaki Çiştilerin vurmalı ve üflemeli müzik aleti eşliğinde kendinden geçiren danslar yaptıkları bilinmektedir.

    Aşırı Marksist olan Sovyet Türkistan siyasetinde olduğu gibi Süfi Kardeşliği Evliya sevgisi ve özellikle türbe ziyareti ile ilgili Çin siyaseti de aşağıda göreceğimiz üzere hiç yürümemiştir. Evliya türbeleri kesin olarak kapatılmamış ancak bunlara müsamaha gösterilmiştir. Ayrıca bazı Süfîler eziyete tabi tutulurken bazıları için de tam tersi bir durum söz konusuydu. Çin, din ile ilgili Marksist ilkelerin uygulamasından ziyade ülkenin siyasi birliği ve Çin nüfusunun güvenliği konusunda endişe duymaktadır. Durum böyle olmasaydı türbe ziyareti ve Süfi silsilelerinin durumu bugün karşılaştığımızdan daha kötü olurdu. Süfilere yönelik Çin politikası siyasi duruma bağlı olup Müslümanların rejime isyan ettiği noktalarda daha çok sertleşmektedir. Bununla birlikte mollalar, Süfiler, İşanlar ve bütün dini şahsiyetler hükümetin yakın gözetimi altındadır. Yukarıda açıkladığımız Süfi silsileleriyle ilgili devlet politikası açıkça daha az güçlü olan Nakşîbendiyye-Cehriyye silsilesine oranla büyük olasılıkla Eyyüp Kârî’nin 1950’de Çin’e karşı gelmesi ve Türk ve Çinli Müslümanlar arasındaki şebekesinin güçlü olması nedeniyle Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’ye yönelik olarak açık bir biçimde daha sert olmaktadır. 1976’dan sonra Süfiliğe genel bir hoşgörü, Yarkent’teki bazı Nakşîbendiyye-Cehriyye gruplarına haftalık zikr ve dans törenleri için izin vermektedir. Gerçi izinsiz gruplar gizlice bir araya gelmeye devam etmişlerdir. Bunun yanında başka bazı vahalarda olduğu gibi Hotan’da iyi temsil edilen “Vehabiler” bütün Süfîler tarafından cahil ve kendi dinini bozanlar olarak nitelendirilmekte ve bunlara şiddetle karşı çıkılmaktadır. Süfilik ve özellikle Hoca Nakşibendi Hanedanı, Uygur münevverleri veya aydınları denilmeli ve hükümet çevrelerinden yükselen din karşıtı propagandaların ilgi odağı halindedirler. Eleştirilerin temeli sadece Marksist ilkelerinin uygulanmasıyla sınırlı olmayıp, Evliya sevgisini cemiyetçilik, Süfîleri sapkın kabul eden Müslüman reformizminden de ilham almaktadır. Hoca Hanedanı asırlar boyu halka eziyet eden feodal bir devlet olarak görülmektedir. Hanedanın kurucusu olan Âfâk Hoca, Hocaların İslam kurallarına riayetkâr ispat etmek ve Süfiliğin sapkınlık olduğunu göstermek için çabalayan Uygur münevverlerin veya aydınları denilmeli ele aldığı bir çok makale ve kitabın hedefiydi. Aynı zamanda Hocalar, uyuşturucu kullanıcısı ve propagandacıları olarak gösterilmektedir.
    Son olarak, Kalender ve Hocalara yöneltilen; dünyadan vazgeçmek anlamına gelen ve İslam’a zıttır şeklinde değerlendirilen “terk-i dünya” doktrininin insanları dinsizleştirdiği eleştirisi ve tasavvufa yöneltilen eleştiriler belirtilmesi gereken konulardır. Propaganda sadece tarihi değil, Hocaların mirasçıları ve türbeye saygı gösterenlerin varisi bildikleri günümüz Süfilerini (şeyh, işan, hoca, buvim) de ilgilendirmektedir.

    Tarih bize en azından 11. yüzyıldan beri Batı Türkistanda olduğu gibi Doğu Türkistan’da da dervişlerin (Kalender, abdal veya divâne) yaygın olduğunu göstermektedir. 20. yüzyılın ilk kısmında mahalli gazetelerde Kalenderler hırsız ve vurguncu olarak tanıtılmaktaydılar. Buna göre bekar yaşayan bu Kalenderler, gruplar halinde seyahat ediyorlar ve köylerde veya türbelerde dualar okuyarak dileniyorlardı. Örneğin Yarkent’te o kadar güçlüydüler ki “düzenli kurum” olarak nitelendirilmekteydiler. Kalenderler, sözlü zikr ve dans ederler. Ayrıca Ahmet Yesevi’nin şiir kitabının (Divan-ı Hikmet) da okuyucularıdır. Maoist devriminden sonra gittikçe azalmışlardır. Ancak günümüzde ve Yarkent’teki Çiltanlirim türbelerinde, evlenmeyen ve Kalenderlere has uzun saçları olan bazı gezgin dilenciler dolanmakta ve ziyaretçiler için dua okumaktadırlar. Bunlar ya yeni sosyal ve politik duruma kendini adapte etmiş Kalenderiyye’nin bir devamı ya da Kalender inanç ve tutumlarından etkilenen Uygur dilencilerinin yeni bir eğilimi olmalıdır. Bu dilenciler/dervişler kendilerine Kalender değil de aslında Uygur dilinde “hayatını türbelerin çevresinde geçiren, dünyayı terk eden ve uzun saçları olan gezer derviş” anlamındaki aşık (seven) ismini vermektedirler. 19. yüzyıldaki Rus Türkistanı’ndaki Kalenderler gibi bu aşıklardan bazıları Bahaüddin-i Nakşîbend’i ruhani önder olarak tanımaktadırlar. Bu aşıklar aynı zamanda müzik çalıp dans ettikleri toplantılarıyla ünlüdürler. Günümüzde Kalenderiyye, 19. yüzyılın başlarındaki yerel dergilerin yazdığı eleştirileri yansıtan Süfi karşıtı propagandası tarafından açıkça suçlanmaktadır. Süfi tasavvufu Kalenderiyye tarafından itiraf edilen meşhur “dünyadan vazgeçme” (terk-i dünya) kuralından ortaya çıkmış olarak sunulmaktadır ve Uygur ve Çin Komünistleri “dünyadan vazgeçme”nin anti-sosyal bir davranış olduğunu düşünmektedirler.
    İşanlar -bu kelime aynı zamanda elit Süfîzme bağlı olan Şeyhler tarafından da unvan olarak kullanılır, genellikle Nakşîbendi, Süfi asıllı dini şahsiyetlerdirler. İşan kelimesi elit Süfiliğe mensup olan şeyhlerin bir unvanı olarak da kullanılmaktadır. Doğu Türkistan’da 1949’a kadar çok güçlü olan İşanlar bu tarihten itibaren her dini eğilim gibi gerilemişlerdir. Güçleri karizmatik kökenden gelmektedir veya sosyolojik bir dille, politik patron-müşteri ağlarına denk tutulabilir. Bu nedenle İşanlar bir siyasi lider ve bazı durumlarda savaş ağası oldular. Kargalık’ta yüzlerce takipçisiyle bir dergahı yöneten İşhan Atahullah, siyasetçi gibi davranan yerel temelli İşan aristokratlarının en çarpıcı örneğidir. Tanınmış bir kimse ve İslam temsilcisi olarak Müslümanların Kargalık ayaklanmasına katılmış ve diğer tanınmış kimselerle beraber sonradan Hotan Emirliği’ne ilhak edilen kısa ömürlü yerel, İslamî bir devlet kurmuştur.20 Din karşıtı propagandalarda İşanlar, Hocalara ve şimdiki nesillerine denk tutulmaktadırlar. Yukarıda da açıklık getirildiği gibi mürit toplamayı bırakıp siyasetten uzak durdukları için, devlet tarafından işkenceye tabi tutulmayan İşanlar da vardır. Fergana’dan gelen zengin (103 yıl yaşamış) bir İşan aile temsilcisi Mirza Sadrettin Bey’in durumu böyledir. Mirza Sadrettin Bey 20. yüzyılın başlarında Sovyetlerden kaçarak Yengisar’ın yakınına yerleşmiştir. Süfilik hakkında çok az bilgiye sahip olan Mirza Sadrettin Bey’in 1949’daki kadar olmasa bile hâlâ müritleri vardır. Bugünlerde Süfi merasimlerini sadece dini bayramlar olduğu vakit düzenlenmektedir. O, gücü yerel bölge ile sınırlı kalmayan ve geniş bir mürid ağına sahip olan ilginç bir İşan örneğidir. Babasının Yengisar’daki çiftliğinin yakınındaki aile mezarlığında bulunan türbesi hâlâ ziyaret edilmektedir.
    Son olarak Nakşibendî-Cehri geleneğinden ilham almış olması gereken Mirza Sadrettin Bey’in silsilesine Tarika-i İslamiyye adı verilmektedir. Bu ismin sufi yolu için benzersiz ve duyulmamış olması İşanların ruhani esaslarının hatırasını kaybettiklerini göstermektedir.21 Tarika-i İslamiyye’nin Hotan’da bile üyeleri vardır ve günümüz Doğu Türkistan’ın dört geleneksel Süfî fırkasından biri olarak -diğerleri Nakşibendiyye-Hafiyye, Nakşîbendiyye -Cehriyye (veya Kâdiriyye-Nakşîbendiyye) ve Çiştiyye olmak üzere- çeşitli kollarda Süfîler tarafından listelenir.

    Büyük Türkistan’ın birçok yerinde olduğu gibi Doğu Türkistan’da da kutsal türbeler veya Onur-Grupları bulunmaktadır. Bu türbeler arasında en çok temsil edilenleri Hoca ve Şeyh türbeleridir. Birinci grup Türkmenistan’dan Kazakistan’a kadar yayılan ortak bir Süfi temelini paylaşan Hoca ailelerinin bir koluna mensupturlar. Hoca unvanı Arapçadaki Şerif veya Seyyid’e karşılık gelmektedir. Doğu Türkistan’daki bir Hoca cemaati olan ve Karakaş-Hotan mevkiindeki bir köyden adını alan (aynı zamanda Şahlık Hocası olarak da adlandırılır) İkizerik Hocaları, kökenini Süfî ataya dayandırır ve çarpıtılmış da olsa bazı tasavvufi tatbikatı sürdürür.22 Onlar Belh’ten Doğu Türkistan’a gelmiş olan Yusuf Hoca Mevlana Halfam’ın Kubrevi ataları olduğuna inanmaktadırlar. Yusuf Hoca Mevlana Halfam’ın anıt kabri Aksaray köyünde bulunmaktadır. İkizeriğin Hocası, grubun liderleri kabul edilen Yusuf Hoca’nın torunlarının isimlerini gösteren soy haritasına (Şecere) sahiptir ve bunlar günümüze kadar iyi bilinmektedir. Aslında Süfilik hatırası bu grupta muhafaza edilmiştir. Bunun sebebi, Süfilik törenlerinin (zikr, sohbet, tasavvufi şarkılar ve müzik) düzenlemesi hakkı kendilerine miras kalan Yusuf Hoca’nın erkek torunlarının grup liderleri olarak Hoca ve İşan unvanı taşıyan tek bir kolunun bulunmasıdır.
    Sufizm Doğu Türkistanda İslam’ın önemli bir boyutudur.Türbeler önemli yer tutar Müslüman Türklerin on asır önce Budistlerle savaştıkları yerlerde, örneğin Kaşgar, Hotan gibi bölgelerde kayda değer türbe merkezleri bulunmaktadır. 20. asırda en çok saygı gösterilen anıt mezarlar Kaşgar’daki Afak Hoca, Yengisar yakınındaki Ordam Padişah, Turfan’daki Tüyüg Hâcem, Hotan yakınındaki Câfer-i Sâdık, Artuştaki (Kaşgar) Satuk Buğra Han ve Kuça’daki Mevlana Reşidddin Türbeleridir.
    Yakup Bey’in emirliği sırasında Sufi önderlere saygı çok yüksekti. Türbeler muhafaza ediliyor ve genellikle İşan olan türbedarlara saygı gösteriliyordu. Dahası Yakup Bey gidilen şehirlerdeki türbeleri ziyaret edip, dua etmeyi bir kaide haline getirmişti.
    Yakup Beyin Emirliğinin Çin tarafından yeniden fethinden sonra bazı türbeler tahrip edilmiş ziyaretlerden sorumlu İşanlar da sürülmüşlerdir. Bazı türbeler kutsallığını ve meşruluğunu sağlayan sembollerden yoksun bırakılmışlardır. Bunların arasında en merkezi olanı kutsal “sancak”tır (tuğ, âlem, şadda). Tam olarak bir sırığa takılan renkli bir bez parçasıdır ve Doğu Türkistan’da, Müslüman dünyasının geri kalan kısmında, hatta Batı Türkistan’da bile benzeri olmayan bir rol oynamaktadır. 1938’de Yarkent de bütün kutsal sancaklar din karşıtları tarafından hurafelere karşı başlatılan bir kampanya sırasında toplatıldı.
    1990-1993 yılları arası ve 1997’den günümüze Türbe ziyaretleri. Ziyaretçilerin türbeleri ziyaret (tavaf) etmelerine, sancak (tuğ) dikmelerine ve kurban kesmeleri Çin işgal güçleri tarafından İzin verilmemektedir.. Birçok türbe yerle bir edilmiş, ayakta kalanlar bakımsız haldedir, restore edilmesine Çin sömürgeciliği izin vermemektedir.
    Marksist Çin komünist propagandası Doğu Türkistana Müslüman Türkler arasında yaygın olan Sufizmi batıl inançla ilişkilendirip eleştirmiş mücadele etmiştir
    Doğu Türkistan’da Batı Türkistan’da olduğu Sufizmin popüler bir parçası olarak kullanılan Sufizmin hastalıkları iyileştirici gücü olan Sufi müziği Doğu Türkistan’da resmi olarak yasaklanmıştır. Tehlikeli bir batıl inanç olarak betimlenmiştir.
    Şunu unutmayalım, Doğu Türkistanda Uygur Türk kimliğinin kalabalık Çin nüfusu ve asimilasyonuna karşı direnmesindeki güç İslam ve Sufizmdir.Bunca Çin saldırılarına karşın ayakta durmasının yegane nedenidir.

    Kaynakça:

    Abdurrahim Habibullah, Uygur Etnografisi, (Ürümchi- Shinjang Khalq Nashriyati, 1993), s. 315-316
    Abdurishit Khojamat, “Qarghiliq Nahiyisining 1926 Yildin 1936 yilghincha Bolghan 10 Yilliq Tarikhidin Aslima” (Records of tTen Years of the History of the District of Qarghilik Between the Years 1926 and 1936), Shinjang Tarikh Materiyalliri 12 (1983): s.207-209, 227-229.
    Th. Zarcone, “Le Culte des Saints au Xinjiang de 1949 a nos jours, “.
    Jappar Rahimi, “Qaraqashtiki Eqiz’eriq Ghojlarning Tarikhi Haqqida” (On the History of the Khwaja of Eqiz’eriq at Qaraqash), Shinjang Tarikh Materiyalliri 38, s. 381-400.
    Ablat Abbas, “Shaykhlar Haqqida Mulahiza” (Note on the Shaykhlar), Yengishahar Tarikh Materiyalliri, (Kashgar) 2 (1999): s. 190-195.
    http://www.uyghurnet.org/31496-2/

  2. ÖNCELIKLE SELAMUN ALEYKUM DEĞERLİ KARDESİM ÖNCELİKLE BU HİZMETİ YAPTIĞINIZ İÇİN SİZE CANU GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDİYORUM BİZİM ŞEYHİMİZİNDE SİLSİLESİNİ YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM
    MEVLANA HALİD BAĞDADİDEN SONRA
    HZ.AHMED İBNİ SÜLEYMAN ERVADİ (KS)
    HZ.AHMED ZİYAEDDİN GÜMÜHANEVİ(KS)
    HZ.HASAN HİLMİ KASTAMONİ (KS)
    HZ.İSMAİL NECATİ ZAĞFERANBOLİ(KS)
    HZ.ÖMER ZİYAEDDİN İ DAĞISTANİ (KS)
    HZ.MUSTAFA FEYZİ İBNİ EMRULLAHİ TEKFURDAĞİ (KS)
    HZ.HASİB İ SEREZİ (KS)
    HZ.ABDÜLAZİZ İ KAZANİ (KS)
    HZ.MUHAMMED ZAHİD İBNİ İBRAHİM İ BURSEVİ (KS)
    HZ.MAHMUD ESAD İBNİ HALİL MECATİ İ ÇANAKKALEVİ
    HZ.MUHARREM NUREDDİN İBNİ MAHMUD ESAD (KS)

    BU SİLSİLEYİDE YAYIMLARSANIZ ÇOK ÇOK SEVİNİRİM ALLAH ŞİMDİDEN SİZDEN RAZI OLSUN
    VESSELAM

    1. Aleykümselam ve rahmetullah sofi kardeşim. Muhterem Sadatların Silsile-i şerifini sayfamıza ekledim, dua ediniz.

  3. ÖNCELIKLE SELAMUN ALEYKUM DEĞERLİ KARDESİM ÖNCELİKLE BU HİZMETİ YAPTIĞINIZ İÇİN SİZE CANU GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDİYORUM BİZİM ŞEYHİMİZİNDE SİLSİLESİNİ YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM

    MEVLANA HALİD BAĞDADİDEN SONRA
    ŞEYH HALİD CEZERİ
    ŞEYH SALİH SIBKİ
    ŞEYH MUHAMMED AYNİ
    ŞEYH HALİD ZEBARİ
    ŞEYH ŞAH HÜSEYİN BASRETİ
    ŞEYH İBRAHİM HAKKİ BASRETİ
    ŞEYH CELALEDDİN BASRETİ
    ŞEYH MUHYEDDİN BASRETİ
    ŞEYH MUAZ BASRETİ

    BU SİLSİLEYİDE YAYIMLARSANIZ ÇOK ÇOK SEVİNİRİM ALLAH ŞİMDİDEN SİZDEN RAZI OLSUN
    VESSELAM

    1. Aleykümselam sofi kardeşim. Gönderdiğiniz Silsilei Âliye’yi kaydettim. Sadatların duaları üzerimize olsun vesselam.

    1. Nurullah Bey. Dergimizin bazı ilkeleri vardır. Bunlardan en başta geleni yazılarınızın Ehli Sünnete uygun olması, müstehcenlik ve siyaset içermemesi gerekmektedir. Bununla birlikte makaleleriniz denetimimizden geçtikten sonra gerekirse filtreleme yapılır.
      Ayrıca dergimizin hiç bir maddi geliri olmadığı için yazarlarımıza herhangi bir ücret ödemememiz söz konusu değildir. Bu şartlarda gönderirseniz ayda bir makalenizi yayınlarız.

  4. selamun aleykum abdullah bekir bey ben daha once yazmistim ama ben muhsin hocayla irtibata gecemiyorum bilgisayar bilmedigim icin rica etsem siz beni arasaniz tel.0555 572 60 98

    1. Aleykümselam Salih bey. Dergimizin ilkeleri gereği telefonlaşma yapmıyoruz. Daha önce Muhsin hocanın Facebook adresini siz vermiştik. Ona ancak oradan ulaşabilirsiniz. Bilmiyorsanız birilerinden yardım alınız. Vesselam.

  5. Selamün aleyküm
    Hocam ben arkadaşımın gözüne sövdüm sonra hemen öyle söylelemek istemedigimi belirttim daha öncede bazı internet sitelerin de agiza ve göze sövmek küfürdür yaziyor bu konu hakkinda cevap verirseniz sevinirim selametle

    1. Aleykümselam.
      Müminin ağzına sövmek küfür alametidir. Çünkü ağız Kuran yoludur. Göze sövmek ise günahtır. Tövbe ediniz.

  6. Merhaba Bilinmez hanım.
    Peygamberimiz(salat ve selam olsun ona) şöyle buyurdu;
    – “Açıktan işlenen günahının tövbesini başkalarına duyurarak yapın, gizli işlediğiniz günahların tövbesini gizli yapınız başkasına duyurmayınız.” (Hadis-i Kütüb-ü Sitte)
    O arkadaşınız o günahına tövbe etmiş meğer o halde hiç kimseye anlatmasın. Artık onu unutsun.

    1. Hocam olay kendi basimdan gecti sadece gecmis zaman diye oyle “mis” seklinde yazdim.HKKINIZI HELAL EDIN. Hocam rica etsem soru tamamen silinebilir mi?

    2. Hayırlı sabahlar Bilinmez hanım. O bir cahillik olmuş keşke olmasa imiş. Tövbeden başka yapacak bir şeyde yoktur. O sorunuzu da sildim içiniz rahat olsun. Size tavsiyem geçmişle değil, bulunduğunuz anı değerlendirerek yaşayınız. Selam ve huzur ile baki kalınız.

  7. Selamınaleyküm cebrail A.S Kıldığı namaz kıssasını biliyordum Allah Razı Olsun.
    Bana hangi kaynaktan edindiğinizi açıklayarak veya ismini söyleyebilirmisiniz.
    Teşekkür ederim.
    Acil.

  8. Merhabalar 1960 larda yayınlanan islam dergisi ile bir bağınız varmı,o yıllara ait islam dergisi yayınlarına ulaşmamız mümkünmü

  9. Size sormak istediğim birkaç şey var bana yardımcı olursanız çok mutlu olurum. Yakın zamanda büyük bir haksızlığa uğradım ve 7 aydır büyük sıkıntılar yaşıyorum ama her seferinde Allah’a sığındım zaten başkada birşey yapamıyorum. Bu kişiden intikam almak istiyorum ama başıma daha çok bela açmaktan korkuyorum ama en çokta intikam almak için yapacağım herşey karşısında o kişinin benim yaşadıklarımı yaşamıyacağını biliyorum yani benim canımın yandığının binde biri onun canı yakmayacak. o yüzden Allaha bırakmak istiyorum ki eşit cezalandırılsın. lütfen doğru olan nedir? bana yardım edin hesaplaşmak en doğrusu mu ayrıca bazen böyle sayfalarda şunu duyuyorum bir insan hata yapsa bile tövbe ederse ve tekrar etmezse Allah affeder diye yazılıyor. ne yani şimdi bu kişi bu kadar şey yaşattıktan sonra tövbe ederse bu haksızlık böyle mi kalcak?

    1. Zeynep hanım önce şunu belirteyim ki siz tövbe konusunu yanlış anlamışsınız. İçinde kul hakkı olan bir suçun affı ancak hak sahibinin rızası alınmakla mümkündür. Bu hasepten size haksızlık yapan söz konusu kişi her ne kadar tövbe ederse etsin Allah onun tövbesini asla kabul etmez ta ki siz onu affedinceye dek.
      İntikam meselesine gelince size bu adam ne yaptı ki ona bu kadar kinlendiniz? İşi Allah’a havale edecekseniz duadan sonra sessiz kalıp neticeyi bekleyeceksiniz. Ayrıca şunu da belirtelim ki Allah her günahkarı bu dünya da cezalandırsaydı bu dünya imtihan salonu değil ceza infaz yurdu ahiret alemi olurdu. Onu affedip affetmemek sizin hakkınızdır. Dilerseniz onu affetmezsiniz sizin çektiğinizin benzerini çekmesi için Allah’a dua edebilirsiniz. Bundan dolayı kınanmazsınız. Ama size tavsiyem, fiili olarak suça karşı bir suç işlemeyiniz. Gerekirse o şahsa dava açınız. Onun cezasını mahkemeler kessin.

  10. Merhaba.rüyamda bi kadın ve bi adam önce beni boğazladı ben ellerinden kaçtım ama ablami yakaladılar onu boğmaya başladılar ablam yalvardı ağladı ama bırakmadılar sonra uyandım lütfen cevap verir misiniz çok etkilendim rüyadan

    1. Şeytan sizi korkutmak istemiş. Endişelenecek bir şey yoktur. Peygamber efendimiz: ” Kötü rüya şeytandandır” diye buyurmaktadır.

  11. Hocam iyi günler yaklaşık 5 aydır beni çok rahatsız eden bir konu hakkında sizden bilgi almak istiyorum yardımcı olursanız sevinirim. Vesvese ile ilgili yazınızı okuduğumda çoğu soruya cevap buldum aslında ama tekrar size yazmak istedim. 5 ay öncesine kadar zaman zaman içki içen bir insandım başıma bir musibet geldi yanlış yolda olduğumu düşünüp Allaha yönelmeye karar verdim. içkiyi bırakıp bütün hatalarıma ve günahlarıma tövbe ettim ve namaza başladım. O günden sonra aklıma bir sürü kötü düşünceler gelmeye başladı. Düşündükçe derin üzüntü duymaya başladım. devamlı geçmişimi sorgulamaya başladım. aklıma gelen düşünceler benim kesinlikle kişiliğimle bağdaşan şeyler değil. bir haber izliyorum ve ya dinliyorum hemen etkileniyorum. acaba benim başıma böyle bir şey geldi mi ben böyle bir şey yaptım mı diye devamlı kendimi sorguluyorum. hep şüphe içinde kalıyorum. düşündükçe daha derinleşiyor ve kendimi çok kötü hissediyorum. yapmadığımdan eminim ama acaba yaptın mı tarzında beynimde düşünceler oluşur ve geleceğe dair kaygılar taşıyorum ve korku oluşuyor. şeytanın vesvesesi olduğunu biliyorum ama zaman zaman artçı şekilde geliyor. boş zamanlarım da çok olduğu için devamlı düşünmek zorunda kalıyorum. düşündüğüm şeylerde bana derin üzüntü ve sıkıntı veriyor. yaşam enerjimi çalıyor. önce yazdığım gibi ibadete yönelmeden önce böyle düşüncelerim yoktu. Allahın sevdiği kullardan olmak istiyorum. bana yardımcı olursanız sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim Allah razı olsun.
    Ayrıca hocam her günü mü sorgulamaya başladım bu düşüncede beni rahatsız ediyor.

    1. Allah’ın selamı ve yardımı üzerinize olsun kıymetli Hakan kardeşim. Siz doğru istikameti bulduğunuz için şeytan azaptan kudurmakta ve size vesvese vererek saldırmaktadır. Sakın onun vesvesesine aldırış etmeyiniz işinize ve ibadetlerinizi aksatmadan yapmaya bakınız. Sizin geçmişle ilgili yapacağınız şey bir daha asla o menfur yaşama dönmemek olmalı ve bundan sonra ki yaşamınız da güzel işler yapmak için plan yapmak olmalıdır. Kur’an okumayı bilmiyorsanız Kur’an okumaya çalışınız. Biliyorsanız tecvidli okumayı öğreniniz.
      Vesvese biraz da boş kalmaktan oluyor. O zaman göreceksiniz ki vesveseleriniz azalacaktır.
      Allah’a emanet olunuz.

    2. Allah razı olsun hocam çok sağolun sizlerde Allaha emanet olun. Bu vesveseler beni araştırmaya ve ilim öğrenmeye yönlendirdi. Bu sayede sizinle iletişim sağladım. Allaha binlerce kez şükürler olsun. İnşallah Allahın izniyle bu sıkıntılardan kurtulurum. Okumamı önereceğiniz dualar varmı? bu konuda da yardımcı olursanız sevinirim.

    3. Her sabah ve akşam ihlas , felak ve nas surelerini okuyunuz. İlk önce Ömer Nasuhi Bilmen’in İslam ilmihali’ni okuyunuz. Peygamberimizin hayatını ve daha sonra Elmalı Hamdi Yazır’ın veya Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’nın Kur’an tefsirini okumanızı tavsiye ederim.

  12. basarabildim mi acaba bilgisayar kullanmasini dogru durust bilmiyorum Allah rizasi icin benimle ilgilenmenizi aramanizi istirham ediyorum allaha emanet olun.hayirli geceler selamun aleykum

  13. selamun aleykum Allah rizasi icin muhsin iyi hocayla gorusmem mumkun mu bilgisayar kullanmasini com iyi bilmiyorum meyil acamiyorum yasim 54 bir yere baglanmak istiyorum telefonum ………. Allah rizasi icin arayin ya

  14. NAKŞİBENDİ HALİDİ ŞEYH AHMED EL-HAZNEVİ(k.s.)(Palevî(k.s.) KOLU:
    (Menzil Kolu ile Şeyh Ahmedül-Haznevi Hazretlerinde birleşirler).
    30. Şeyh Mevlânâ Halid el-Bağdâdî [kuddise sırruhû],
    31. Şeyh Seyyid Abdullah Hakkârî [kuddise sırruhû],
    32. Şeyh Seyyid Tâhâ Hakkârî [kuddise sırruhû],
    33. Şeyh Seyyid Sıbgatullah Arvâsî [kuddise sırruhû],
    34. Şeyh Abdurrahman Tâhî [kuddise sırruhû].
    35. Şeyh Fethullah Verkânisî [kuddise sırruhû].
    36. Şeyh Muhammed Diyâeddin Nurşînî [kuddise sırruhû].
    37. Şeyh Ahmed el-Haznevî [kuddise sırruhû].
    38. Şeyh Muhammed Masum el-Haznevî [kuddise sırruhû].
    39. Şeyh Alaaddin el-Haznevî [kuddise sırruhû].
    40. Şeyh İzzeddin el-Haznevî [kuddise sırruhû] (Şeyh Muhammed ve Şeyh Muta silsilesi Şeyh İzzeddin’den sonra ayrı olarak devam eder).

    Şeyh Abdulğani el-Haznevî [Yanliştır haznevi Murişdı tarıkat SEYHI DEGIL DIR

  15. Allahın Selamı Üzerinize Olsun,
    Ne kadar faydalı bir web sitesi, çok güzel ilimli bilgiler öğrendim.
    Allah razı olsun,

    E bülten üyeliğiniz var mıdır ?

  16. Selamun aleykum, bazi yazilarinizi okudum ve ehli sunnet inanci uzeredir insaAllah. Hocam sizin ilminiz nedir? Nerde yetistiniz, kimlerden ders aldıniz? Medrese merkezli mi? Üniversite merkez li mi? Sahip oldugunuz bu ilim nereden gelmektedir. Selamun aleykum…

  17. Hocam selamin aleykum hayirli günler bi soru kafami cok kurcalıyor ben 5 vakit namazimda surekli Allah tan hayirli es istiyorum yasim geciyor harama kesinlikle bakmıyorum ama nefside idame ettirmek zor Allah neden hayirli es vermez bir insana surekli istedigi halde fiili dua diyor bazıları benim annem babam akrabam hickimsem yok ahlakim geregi kizalarada yanasamam Allahtan hayirlisini istedigim halde neden kabul etmez sizce

    1. Aleykümselam.
      Siz sadece sözlü dua ediyorsunuz. Fiili dua demek aramak bulduktan sonra dünür göndermektir. Siz bunu yapmıyor, sadece istiyorsunuz.

    2. Fiili dua önce bir iş bulacak ve çalışacaksınız. Hiç akraban yoksa bir arkadaşının ailesini bulacağın bir kıza dünür gönderirsin. Fiili dua budur.

  18. Merhaba sayın partnerlerimiz!

    Adım Sevil Kamalova, admitad.com şirketinin yayıncı (affiliate) yöneticisiyim. CPA (cost-per-action) bazında ödeme gerçekleştiriyoruz.

    49 programlarımız içerisinde istediğinizi seçtikten sonra ilgili reklamını sayfanızda yerleştirip her satışından/rezervasyondan/tesçil edilmesinden komisyonu kazanacaksınız. Önerilen programlarımızdan birkaç tanesini dikkatinize sunmaktayız:

    Geziko – 16 TL komisyonu

    Modanisa – %10

    Aliexpress – % 8 komisyonu sizin

    Önerilern programlar hakkında ilgili detayları ekte gönderiyorum.

    Dilerseniz skype üzerinden de iletişime geçebiliriz.

    Skype: sevil.kamalova

    Saygılarımla, Sevil

    1. Merhaba sayın Sevil Hanım. Sitemize şimdilik reklam almamaktayız. Aradığınız için teşekkür ederiz.
      Saygılarımızla, Site Yönetimi

  19. ALLAH (c.c.) rizasi icin benim sorumua cevab vermenizi rica ediryorum:

    Islam dininde:
    – Bu ugursuz adamdi, su insan insana bedbinlik getiriyor, su adam cok hayirsiz biridi diye bi anlayis ve ya hakikat varmidir?

    Onceden tesekkur ederim.

    Hörmətlə/Best Regards/C уважением:

    Mister Aliyev İ. +994 55 291.11.92

    1. Sayın İsmail. Dinimizde uğursuzluk yoktur. Kötü insanlar ve iyi insanlar vardır. İyi ve kötü insan olmak da insanın elindedir. Allah hiç bir kimseyi zorla iyi de kılmaz kötü de kılmaz. Ne var ki iyi insandan razı olur kötü insandan razı olmaz.
      İnsan iyilik yapmayı tercih ederse Allah ona iyilik yapma gücü ve imkanı verir ve ahirette onu mükâfatlandırır. Ama kötü olmayı tercih ederse Allah ona da kötü olma gücü ve imkanını verir ama ahirette onu kötülüğü seçmesinden dolayı ateşle cezalandırır.

  20. Hocam abla kardes babalirinin vefatindan yillar gectikten sonra….
    Baba vefat ediyor.Yillar geciyor babayin vefatindan.Babayin evi ve dukani var.Abla daha babasinin sagliginda sukkani islettigi icin kardes ablasinin duzenini bozmak istemiyor.Kardesin ise evi olmadigi icin ablasiyla anlasiyorlar.Abla diyor benim eve ihtiyacim yok ev senin olsun kardes te sen yillardir calistin dukkanda ben de senin calisip cabaladigini duzenini bozmak istemiyorum diyor anlasiyorlar.Fakat evin catisi yikilicak vaziyette ve evde babaanne,dede,anne,kis cocugu ve esi ile birlikte oturuyor kardes.Sorun su ablanin dukkani evin icinde onu da gectik abla biralarini ickilerini dukkanda yer yetmiyor diye evin olan kisimlarada koyuyor.Kardes evdekilere bunlari burda istemedigini haram oldugunu onlar da sorumlu olduklarini uyariyor fakat onlar ablayi arkaliyor.Kardes te ablasina diyor ki”evi uzerime aktardigimizda ben bu ickileri benim sorumlulugumda olan evin icinde istemiyoru”abla da diyor ki”e ben biralari nereye koyucam”kardes te”bilmiyorum su anda annem saga saglim ev onun fakat benim olunca ben istemiyorum “diyor.Simdi kardes evi uzerine gecirnekten vaz geciyor o ickilerden sorumlu olmasin diye cunku uzerine gecirdigi anda o sorumlu olucagi icin ablasina istemedigini bildirdiginde ablasi kiziyor gibi yani kavga cikabilir.Bu yaptigi dogru mu?Bir yandan su an ev uzerinde olmamasa da ablasi evin bahcelik yereine ickilerini koyuyor bundan razi olmadigini belirtmesine eagmen kardes sorumlu mu yone de?Obur taraftan kardes cocugunla esiye baska yere gitmeye istiyor kendi duzenini kurmaya fakat evinc catisi cok kotu halde oldugunda evdeki anne ,babaanne,dedesini birakicagi icin de huzursuz!Ne yapmali hocam yardimci olursaniz sevinirim.Allah razi olsun.Bir de kardes o evde namazinda orucunda haramdan sakiniyor yeni yil kutlamiyor cocugunu krese salmak istemiyor orda domuzlu yiyecekler veriyorlar diye vs. seylerde sakindigi icin cou kez kucumseniyor yani evdeki buyukler onu deyil daha cok ablayi destekliyor bu yuzden kardes haram seylerin evde olusundan oturu sesini duyuruyor gucu yettigi kadar ama ancak bukadar kavga cikiyor yoksa.Siz bir akil verin kardes oradaki haramlardan sorumlu mu?

    1. Kardeş dediğiniz siz olmalısınız. Sizin gücünüz ve imkanınız varsa o evden ayrılıp başka bir eve taşınınız. Zira dinden uzak bir aileniz var. Onların içinde olmanızdan dolayı size de günah bulaşmaması çok zor. Çocuğunuzun manevi geleceğini düşününüz.
      Miras işine gelince anneniz ve dedeniz ölünceye kadar miras almayınız. Onlar sizden önce vefat ederlerse o zaman mirasınızı alınız. Kardeşinize de hibe etmeyiniz.

    2. Su durumda ablayin yaptigi haramdan kardes sorumlu mu?
      Evden ayril diyorsunuz,fakat sunu da belirteyim catiya bir sey olursa diye korkuyor.Sonra onlari yanliz birakti diye vijdan azabi cekicek…
      Ablada para var ,yani kardes kiraya falan ciksa da ablaya “sen catiyi onar hic olmazsa onlarin iyi olduklarini bileyim”dese, gerekirse evi de ablasi alsin ama cati onarilmis olsun ve icindeiler iyi olsun derse kardes nasil olur …?

    3. Şu durumda ablanızın içki satmasına gönlünüz razı olmadığı için size bir günah yoktur. Ancak sana ait evi içki deposu olarak kullanmasına göz yumarsan veya kiraya verirsen onun günahına ortak olmuş olursun.

    4. Oturduğunuz ev size aitse ve kardeşinizin içki kasalarının sizin evinizde kalmasına müsaade ederseniz günaha girersiniz dedik.

  21. Kıymetli Kardeşim,
    Fitne kelimesini o kadar açıklamışsınız, ama “ve lekad fetenna süleymane” ayetini koymamışsınız. Öncül ve ardıl ayetlerde süleymanın fetenna edilmesinin sebep ve sonuçları açısından, fitne kelimesini daha iyi açıkladığını düşünüyorum.

    saygılar

    1. Kıymetli kardeşim anlamak isteyene fitneyi anlatmak için Kur’an’dan bir ayet, bir kaç hadis yeterlidir. Kaldı ki biz en az üç ayet yükledik. Ama sizin amacınız kusur aramaksa siz daha iyisini yazınız bir de yayınlayalım.

  22. İyi akşmlar Hoca efendi size kısa ve net bir sualim olucak kısa zamanda cevaplarsanız memnun olurum. Ben birseyi cok istyorum helal, olması gerektiği gibi istyorum ama uzun zaman oldu bir türlü olmuyor ve sevebileceğim kişi hak asığı olmazsa gözlerinde veya sözlerinde onu duymazsam hiçbir surette kalbimde olmuyor ve ben O ‘ nu görmek istyorm ve simdiye kadar böyle bir insanla karsilasmadim hikmetinden sual olmaz bu yuzden sizin düsüncenizi merak ettm. Tsk edrm Hayırlı ömurler dilerim.

    1. Hayırlı akşamlar hanımefendi.
      Hakka aşık kişi azdan çok azdır… Hakka aşıkları ancak Hakka aşıklar tanıyabilir.
      Hakka emanet olunuz.

  23. selâmün Aleyküm hocam.ben ruyayi göreli 6 ay falan oldu çok etkisinde kaldım.ogece uyumadan önce annemle telefonla konuşmuştum bir tanıdığın cenazesine katıldığını söyledi üzüldüm ve ben uykuya daldım. ruyamda esim bana diyorki birkaç Sene sonra ölücem annene söyle seni alıştırsin üzülme dedi.ben ruyamda cok agliyorum ve uyandiktan sonra da çok agladim?

    1. Keriman hanım web sitemizden rüya yorumunu kaldırdık. Arzu ederseniz islam dergisi facebook sayfamızı beğendikten sonra rüyanızı sayfanın mesaj kutusuna yazarsanız cevap verilir size.

  24. Selamın aleyküm. Hayırlı Cumalar. Size özel bir sorum olacak, o yüzden mail ile bu sorumu sorma imkanım varmıdır? Allahü teâlâ verdiğiniz pek kıymetli bilgi ve hakikatler için razı olsun inşallah.

  25. hocem iyi akşamlar aklıma takılan bir soruyu sormak isiyorum.banyo sonrası gusül abdesti alıyorum sonra nemlendirici deodoant parfüm vs.sıkıyorum saç kremi sürüp saçımı filan tarıyorum sonra vakit girmişse namazımı kılıyorum ablam geçen gün parfüm abdesti bozar dedi şüpheye düştüm bu bakım malzemeleri abdesti bozar mı

    1. Hayırlı sabahlar Tuba hanım.
      Parfüm ve sair şeyler abdesti bozmaz. Ancak onların içinde alkol olduğu için iki yıkanmanın arasında toplam da el ayasının içini dolduracak kadar kolonya türü şeyler kullanmak namazın kabulüne engel olur.

  26. Selamün Aleyküm

    Hocam alman ingiliz …vs futbolcu oluyor george hans …vs adlarında bunları kafir bilirsek ama içlerinde Müslüman varsa kafir bilen küfre düşermi?

    1. Aleykümselam
      Gayri Müslimlerin içinde yaşayıp da Müslüman olduğunu açıklamayan veya bilinmeyenlere kafir demek de bir mahzur yoktur ta ki, Müslüman oldukları öğrenilinceye dek.

  27. Selamün Aleyküm Hocam

    Hocam bir Hoca efendi sohbetinde yanlış fetva verse ilmi derinliği olmayan biriside doğru kabul etse kişinin burdaki durumu nedir?
    Hocam bir kişi yalan konuşsa karşısındaki de ALLAH Aşkına ALLAH’INI Seversen dese kişide yalan konuşmaya devam etse yaptığının yanlış olduğunu bilerek küfre düşer mi ?

    1. Aleykümselam.
      Fetva veren sorumludur ancak fetva soran da daha başka alimlere sormalı.
      Yalan konuşana niçin Allah aşkına diyecektir sorunuz açık değildir.

    2. Hocam
      Kişi karşısındakinin yalan konuştuğunu bilmeden dinliyor diyelim laf arasında ALLAH Aşkına öylemi oldu veya ALLAH’INI Seversen şöylemiydi dese diğer kişide böyle sözlerin karşısında yalan konuşmaya devam etse yalan söyleyen küfre düşer mi ?

      Selametle

    3. Yalan söyleyene “Allah aşkına öyle mi oldu?” diye sorulursa, o da “evet” derse veya başını öyle oldu anlamında sallarsa küfre girer.

    4. Hocam bunun küfür olmadığını düşünen kişi küfür olduğunu öğrenince ne lazım gelir ?
      Hocam bide insan bunu yaparken kalben rahatsız üzgün şekilde yapması ile diğer türlü aldırış etmeden yapması karşılaştırıldığında

    5. Her ne kadar küfre girmemiş olsa bile hemen pişman olup tövbe etmesi lazım gelir.
      her ne halde yaparsa yapsın ince meseleleri kavrayamamış olduğundan öğrenene kadar sorumlu değildir.

  28. Selamün Aleyküm Hocam
    fetvameclisi.com da sorulan bir soru ve üzerine verilen cevap ileilgili sizin yorumunuzu alabilirmiyim

    Soru:
    İnanılması gereken bir şeyi bilmeden inkar etmek küfür olur mu mesela miracın Mescid i Haram’dan Mescid i Aksa’ya kadar kısmını inkar edenin kafir olduğunu okudum sonra aklıma diğer kısmını inkar eden kafir olur mu diye soru geldi ve onunda kafir olacağını kabul ettim şimdi ben bunu yapınca dinden çıktım mı bu tür şeyler hep oluyor aklıma sorular geliyor ve ben bunları yanıtlıyorum bazen yanlış hatırlamadan dolayı yanlış cevp veriyorum yaptığım yanlışsa nasıl kurtulurum.
    Cevap:
    Selamünaleyküm. İnsan zihninden geçenlerden sorumlu değildir. Ancak ilim tahsil edenlerin bilebileceği derin meseleleri bilmediği için de mesul değildir. Mesuliyet, ikaza rağmen yapmakta vardır.

    1. Aleykümselam.
      Doğrudur. İnsan zihnine gelenlerden sorumlu değildir ancak, zihnine gelen bariz küfür ve şirk ise onun doğruluğunu tasdik edip çirkin olduğunu kabul etmezse küfre girer. Buna şeran delilimiz Rasulullahın şu mealdeki hadisi şerifidir:
      Eshab Rasulullaha soruyor:
      “Ey Allahın Rasulü içimize bazen o kadar kötü şeyler geliyor ki bunu söylemekten haya ediyoruz. Bunun hükmü nedir?
      Rasulullah(s.a.v.):
      “İçinize gelen kötü şeyleri kötü bilmeniz imandandır.” buyurdular.
      Peygamberimiz demediler ki ondan sorumlu değilsiniz. “Kötü bilmeniz imandandır” buyurdular.
      Bu fetva kurulu yanlış fetva vermiş Allah onları doğruya erdirsin.

  29. bırde bazı muslumanlar ve bazı ıslam alımlerı hırıstıyanlıgı ovuyor Allah teala yahudı ve hırıtıyanları dost edınmesını yasaklamıstır dıyıce hiristıyanlıgı savunuyorlar şia kaynaklı bı face hesabında da oyle televizyonda hilal tv dede oyle nihat haıpoglı bı parogramda benı hırıtıyanlarda dınlıyor yahudılerde dınlıyor bır hiristıyan geldi uzun duredır sızı dınlıyorum dedi hac kolyesı var dı ne guzel dedi sipiker bayana artık korkuyorum nereye gıdıyoruz kımde ıslam mudafası yapmıyor

    1. Hıristiyanları ve Yahudileri övmek küfür alametidir. Bunları yapanların konumu ne olursa olsun fark etmez.

    2. siz hangı cemaatensınız kardes txxxxp exxxxxa gecen sene papa ıle gorustu onu oven sozler sarf etmış dxxxxxxxxx txxxxxxxxx amerıkayı dost edınıyor bırde yanış yazıyorum hep duzenle butonu olsa ıyı olur dıgerlerini sılersınız kardes duzeltme imkanım yok

    3. Biz ehli sünnet cemaatindeniz Meryem Hanım..
      Bizi siyasetçiler alakadar etmez. Sitemiz İslam Dergisidir.

  30. Selamün Aleyküm

    Hocam bir Müslüman bir konuyu kendi beyninde düşünüp tefekkür ederken kasıtsız olarak yanlış hükme varsa belli zaman sonra tekrar araştırıp inceleyip hatasını anlayıp doğruya vakıf olsa önceki durumu nedir ?

    1. Aleykümselam.
      Konu küfür ve şirk içeriyorsa veya tereddütlü ise doğrusunu öğrenene kadar bir hükme varılmaması kurtarır. Eğer hükme varılırsa öğrendiğinde o şeyin küfür olduğu öğrenildiğinde tövbe ve tecdid-i iman ve nikah lazım gelir.

  31. Selamun alekum bi tanıdıgımın kardeşi isa musa bızi kutsa ve senı yuce ısa adına kutsuyorum dıyor şirk dıyıce hayır şirk değil dıyormus bırde aslında inaçlı olan depreyon hastası olan kısı ilaçlarını bırakrakınca Allah azze ve celleye kurana peygambere sovse cennetı cehennemi inkar etse bunca zaman naamz kıldıkta ne oldu dese ilaç kullanmaya başyalyınca tevbe edıp pişman olsa kelımeı şahadet getıse olur mu kardes SELAMETLE

    1. Aleykümselam.
      Müslüman olduğunu sanan bir kimse “İsa, Musa bizi kutsa” diyorsa, o Müslüman değildir.
      Ruh hastası bir kimse çıldırdığı zaman ki durumundan sorumlu değildir. Zira o kimse dinen kutsal sayılanlara delirdiği zaman küfrediyorsa, o kimsenin beynindeki kontrol merkezini kafir cinler, yani şeytanlar ele geçirdiği için öyle olur.
      İlaç alıp normale döndüğünde tövbesi kabuldür.

  32. Selamün Aleyküm Hocam

    Cehalet konusu ile ilgili sorum var

    Küfrü gerektiren sözleri kasden, fakat küfür olduğunu bilmeyerek söyleyen kimse için
    bilmemeyi özür kabul etmeyen âlimlere göre kâfir olur. Feteva-ı Hindiyye’de; “Bir kimse kelime-i küfrü kasden söylediği halde, bunun küfür olduğunu bilmez ise; bazı âlimlerin hilâfına rağmen, âlimlerin ekserisine göre kâfir olur. Bilmemek özür değildir”[5] hükmü kayıtlıdır.[6]

    Ayrıca

    Huzeyfe (r.a.) nin rivayetine göre Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu.

    “Sizden önceki dönemde bir adam kendi amellerini beğenmiyordu. Hastalanınca ev halkına:

    “Öldüğüm zaman beni yakın ve külümü rüzgar­lı bir havada denize savurun”, diye vasiyet etti. Ev halkı, adamın vasiyetini yerine getirdiler ve onu ya­kıp külünü denize savurdular. Allah (c.c), onun kül­lerini topladı ve kendisine:

    “Neden böyle vasiyet ettin?” Diye sordu, adam:

    “Senden korktuğum için, ya Rabbi”, dedi, Bunun üzerine Allah onu affetti.”(Buhari, Rıkak)

    Bu adam, yakılıp külleri savrulursa, Allah’ın kudretinin onu toplamaya yetmeyeceğini zannetmiş­tir. Böyle bir zanda bulunmak, müslümanların iltifakıyla küfürdür. Fakat adam câhil olduğu için, bu zannın küfür olduğunu bilmemiştir. İşte bu mazeret, onu kafir olmaktan kurtarmıştır.

    Kudâme İbni Maz’ûn Hz. Ömer’e getirildi. İçki içmişti. Hz. Ömer (r.a.) ona:

    “İçki içmişsin, sana had tatbik edeceğim”, dedi. Kudâme:

    “Hayır! Bunu yapamazsın. Çünkü Cenâb-ı Hak, içki içmeyi iman eden ve sâlih amel işleyenlere helâl etmiştir”, dedi ve şu âyeti okudu:

    “İman eden ve sâlih amel işleyenlere, yiyip içtiklerinden dolayı günah yoktur.”(Maide: 93) Hz. Ömer (r.a.) ona:

    “Âyeti yanlış anlamışsın. Çünkü, onun devamın­da, “Sakındıkları takdirde” kaydı vardır. Bundan maksat ise, içki, domuz eti gibi haram şeylerden sa­kınmaktır”, dedi ve kendisine had tatbik etti.”[16]

    Hz. Ömer (r.a.) içkinin helâl olduğunu zanneden bu adamı tekfir etmemiş ve müslüman olması için kelimei şehadet getirmesini istememiştir. Çünkü, o ayeti yanlış anlamış ve içkinin helâl olduğu manasını çıkarmıştır. Bu, onun küfrünü önleyen bir mazeret oluşturmuştur.

    İşte bundan dolayıdır ki, ehl-i sünnet, geçerli maze­retleri bulunabileceği ihtimaline yer vererek, küfrü mucip olan işleri yapan muayyen şahısları, gözleri ka­palı bir şekilde ve toptancı bir zihniyetle tekfir etmez­ler. Örneğin, ehl-i sünnetin imanlarından olan Ahmed İbni Hanbel, Cehmiyye fırkasının savunduğu fikrin küfür olduğuna fetva vermesine rağmen, bu fırkadan olduğunu söyleyen herkesi tekfir etmezdi; hatta bun­lardan bazılarının arkasında namaz bile kılardı. Kureyş’in büyük âlimi İmam Şafii de Kur’ân’ın mahlûk olduğuna inanmanın küfür olduğunu söylediği halde, “Kur’an Mahluktur” diyen muayyen kişileri tekfir etmezdi.”[17]

    Siz konuyla ilgili görüşlerinizi belirtirmisimiz Hocam ?

    1. Ve aleykümselam.
      Bizim görüşümüz İmamı Maturidi ve onun halifeleri ne demişse biz oradayız. Çünkü Kuran ve hadisleri ve eshabın icmasını ve hak mezheplerin müçtehid imamlarının ittifakını en teferruatlı olarak bilen ve izahatlar yapıp içtihat eden onlardır..

  33. Selamün Aleyküm

    Hocam bir insanın küfre düştüm korkusu ile İman tazelemesi veya sürekli ihtiyatlı olarak bilmeden küfre düştüysem diye İman tazelemesi İmanda şüphe midir ?

    Ayrıca bir insan yaptığı bir iş veya söylediği bir sözden sonra bu küfür müdür diye düşünmesi incelemesi İmanda şüphe midir ?

    İmanda şüphe etmek ve İmanın devam edeceğinden şüphe etmek küfürdür sözünün açıklasını yapabilirmisiniz ?

    1. Aleykümselam Hasan kardeşim.
      SORU: Hocam bir insanın küfre düştüm korkusu ile İman tazelemesi veya sürekli ihtiyatlı olarak bilmeden küfre düştüysem diye İman tazelemesi İmanda şüphe midir ?
      CEVAP: Kesinlikle değildir bilakis imandandır. Zira kafirin küfürden korkusu yoktur.

      SORU: Ayrıca bir insan yaptığı bir iş veya söylediği bir sözden sonra bu küfür müdür diye düşünmesi incelemesi İmanda şüphe midir ?
      CEVAP: Hayır kesinlikle imanda şüphe değildir.

      SORU: İmanda şüphe etmek ve İmanın devam edeceğinden şüphe etmek küfürdür sözünün açıklamasını yapabilir misiniz ?
      CEVAP: İmanda şüphe etmek; inanılması dinen farz, vacip ve sünnet olan bir konuda şüpheye düşmek veya inkar etmek küfürdür. Özetle Amentünün içeriğine inanmak farzdır ondan kısmen veya tamamen şüphe etmek küfürdür.
      İmanın devam edeceğinden şüphe etmek demek ileride küfre düşmeyi planlamak demektir ki bu küfürdür.
      Yoksa insan son nefeste ne olacağını bilemez insan.

    2. Peki
      Hocam insan küfre düştüm sandıysa küfür olmayan bir şeyden dolayı ?

    3. Küfre düştüğünü sanan küfre girmez ta ki küfür olan bir şeyi söylemedikçe veya benimsemedikçe veya yapmadıkça.

Bir yanıt yazın